28 Ocak 2009 Çarşamba

"vatan haini"ne tepkiler..

"vatan haini"ne tepkiler..
Uyarı: bir-kaç tanesi kufur ve şiddet içermektedir..

Merhaba Abi,

Yazınızı daha önceki aldığım e-mailde okudum; okuduktan sonra sizi aradım fakat ulaşamadım.. Önemli konulara dikkat çekiyorsunuz. Size katılmamak elde değil. 10 yılın üzerinde Amerika’da edindiğim tecrübede, biz Türkler kolay kolay bir birlik oluşturamayız. Herkes kendi çapında bir şeyler yapmanın peşinde; dahası herkes ekonomik özgürlüğün peşine duşmuş: bir an önce köseyi nasıl dönerim onun hesaplarını kurup duruyoruz. Politik ve toplumsal ortak değerlerin şuurunda olan insan çok az miktarda. Bizim millet olarak bir araya gelmemizi, (özellikle, gurbetçiler olarak); ancak hepimizi etkileyen acı bir olaydan sonra olur.. Geçmişteki depremden sonra insanların bir araya gelmesi gibi.


Hayırlı Ramazanlar,
Abbas Çakır.
4 Ekim, 2006

---------------

Sayın Özdemir,

Sizinle Haziran ayında Harvard’dan Abdülkadir Ömer hocanın yanına staj için gelme programım sayesinde sanal ortamda tanışma fırsatı bulmuştuk. TürKev'de benim için yer ayarlamıştınız ve fakat sevimsiz bir hastalık geçirince o dönemde stajım ve Boston seyahatim iptal edilmişti hocalarım ve doktorlarım tarafından. Uzun bir istirahat suresinden sonra 1 ay önce işime dondum ve döndüğümden bu yana beni de dahil ettiğiniz TürKev grubunun maillerini takip ediyorum. Bu arada Çankırılı olduğunuzu yardim derneğinizin web-sitesinden öğrendim. Bende Çankırı-Şabanözülüyüm. Bir kaç zamandır size mail yazmak işliyordum ancak göndermiş olduğunuz vatan haini baslıklı yazınız karşısında kayıtsız kalamayıp işlerime ara verip size yazmaya başladım.
Ah Sefer Bey... İçimden geçenleri sizinle paylaşmak için bu elektronik ortam yeterli değil aslında ama sunu bilmelisiniz ki sizin gurbette kıtalar arası uzaklıkta yasadığınız endişe ve telaşları ben burada bizzat vatan topraklarında yasıyor, Ergün kendime sizin sorularınızı soruyor ve nasılda umutsuzluğa kapılıyorum bilemezsiniz. Dört bir yandan kuşatılmış durumdayız. Düne kadar irtica tehditleri ve bir parçada yolsuzluk belgeleri tek endişelerimizken bugün karsımıza irtica ve yolsuzlukların apaçık, alenice çıkması yanında birde dağ gibi bir Kürt sorunuyla karsı karşıyayız. Vatan alev alev....Kaybediyoruz...Ve ne yazık ki herkes uyuyor..Daha doğrusu uyuyormuş gibi yapıyor. Çünkü işlerine böyle geliyor. Su anda ortalıkta ki Aydınları!!! Atatürkçüleri!!! ve bilakis Kültürlüleri!!!! İzliyorum...Heyhat!!!! Gelinde bir görün karsınıza çıkan tabloyu. Vatan, bayrak, devlet bir yana hastasını, müvekkilini, personelini, çocuğunu, ana-babasını bile dünyevi hırslarına kurban eden, şimdi Cumhuriyet neferi görünürken yarın Birgen mescitlerde en önde saf tutmaya hazır bir suru kalbur ustu, kariyerli, makam ve mevki sahibinin içinde onların yetiştirdiği zavallı öğrencileri, gençleri, bu vatanin geleceklerini görüyorum... Siz varın birde halkımı duşunun.
Velhasıl daha yazacak çok şey var... Ve ne yazık ki yapacak ne var bilemiyorum..
Lütfen yolunuz Antalya ya düşerse bir kahve içimlik sohbetimiz olsun dilerim.
"Bir memlekette namuskarlar laakal namussuzlar kadar cüretkar olmadıkça vatanin istikbali tehlikededir"
Sizinle cüretimiz artsın... Gelin ki topraklarımızda bir olup, dertleşip, daha nicelerine Var mı-Sen? diyebilelim..

Selam ve Saygılarımla,
S. Burçak YOLDAS CELIKTEN
6 Ekim, 2006

---------------

"Yazınızı içim fena halde burkularak okudum.., ve aklıma gelenleri yazabildim sadece.., elimizden şu anda bu geliyor, çok kötü ama öyle".
Keşke o BİRLİK ve BÜTÜNLÜK sağlanabilse.., Hepimizin beyni tek bir noktaya odaklansa.., Hedefimizi belirlesek, yapıcı olabilsek, VAZGEÇMESEK.., Tıpkı onlar gibi...,
Bakın 12 Eylül den önce Sağ-Sol vardı.., Tabii ki kendi içlerinde fraksiyonları da vardı ama bölünmüşlüğü sadece ikiye ayırmayı sağlamışlardı.., Halk kendi içinde çok daha düzgündü..,
Bugün işe; kendi içimizdeki bölünmüşlüğümüzü içinde yaşadığımız halde bizim de kafamız almıyor.., Sistemi öyle güzel oturtmuşlar ki.., Televizyon, tüm basın, türbanlılar, türbansızlar, sosyete, magazin, seyahatler, turlar...., Tüm bunların keşmekeşi içerişinde Toprak Satışları, AB pazarlıkları, Haritalar, PKK, Talabani, Barzani, Bush.........., derken BOP adım adım gerçekleşiyor.., Bizdeki ana haber bültenlerinde haber yoktur, sadece ana başlıklarla söylenmesi bildirilen söylenir, sonra da güzellik salonlarındaki son yenilikleri izleriz, Hülya Avşar'ı , Sibel Can'ı izleriz..., Çünkü kapı tokmağı olduğumuzdan bize layık görülen budur.., Evlerde konuşulanlar da aynıdır, günlük işler, TV izlemek ve ertesi gün yapılacaklar..., Ama o sırada BOŞU BOŞUNA ölen askerlerimiz; dağlarda aç susuz SÖZDE PKK ile savaşan gencecik evlatlarımız; üzerimizde oynanan ve gerçekleştirilen bir dolu çirkin OYUNdan haberdar değilizdir, olsak bile sadece dost muhabbetlerinde konuşuruz. O anda zaten herkes her şeyi bilir, ahkam keser, karşısındakini bastırmaya çalışır..., Zaferini kazanır......,
Ege; Güney; Anadolu'dan sonra İstanbul'da da satışlar çılgınca devam ediyor.., En milliyetçi arkadaşım bile emlakçılığa soyundu.., mülk satışında yabancılara yetişebilmek için...,
Aydınlarımızı işe hiç sormayın !!!!..., Onlar en entel kesim.., Onlar Aydın, onlar çok biliyor, onlar AB destekçisi, vatanını en başta satmaya hazır olanlar aslında ONLARDIR.
Basınımızın malum yüzleri...., Onlar yıllardır bize değil, ONLARA çalışıyor...,
Haag, Atatürk'ün onların iyi bir zamanlamasıyla öldürülmesinden sonra. Türki Cumhuriyetleriyle içte özgür, dışta bir BÜTÜN çalışmalarını sürdüren Turgut Özal'ın da öldürülmesiyle.., arkasından Türkiye'mizde gelmiş geçmiş en "adam gibi adam " olan parlak siyasetçimiz Adnan Kahveci de öldürüldü...,
Peki, bizim tek kurtuluşumuz olacak olan Lider nasıl gelecek; nasıl yoluna devam edecek..., Çünkü gelen gidiyor....!!!!!!.., Venezuela halkı gibi değiliz ki; bizde bir CHAVEZ olsa acaba bizi silkeleyebilir mi ??????Ya da sağ salim devam edebilir mi ?
Türkiye'nin % 60 ı hala AKP yi desteklerken...,
Hala çoğunluk hiçbir şeyin farkında değilken...,
Hala sömürge olduğumuz inkâr edilip; VATAN BÖLÜNEMEZ diyenler varken.
Bizlerin içi acıyor; mutsuz oluyor, kahroluyoruz. Ama sadece o kadar..., Ne yapabiliriz bizler şu anda sadece dost muhabbetlerinde birbirimize soruyoruz..,
http://www.sinanoglu.net/modules.php?name=News&file=print&sid=799

Saygılarımla,
Mücella ASLAN
2 Ekim, 2006.

---------------

Re: "vatan haini"

Şimdi Sefer hocamcım, mademki tenkitlere böylesine açık bir insansınız, ben de artik çekinmeden devam edebilirim tenkitlerime.
Şimdi efendim, anımsarım, TR'de eskiden otomobillerin az olduğu dönemde (Edirne'de faytonlar vardı çocukluğumda. İlkokul 3e filan giderken taksi servisleri başlamıştı. Hala anımsarım, ilk taksi şirketi "kolaylık taksi" idi.) otomobil almaya giden yurdum insani lastiklerine tekme atar ve "hımmm iyi bir şeye benziyor" derdi. Eee, ne yapsın zavallı, hayatında karbüratör görmemiş ki. Sokakta bulsa karakola götürecek kaburatöru. Araba satın alma metodları arasında günümüzde de kullanıldığı söylenen bu yöntemin ne denli işe yarar olduğunu bilemiyecem...
Sizin Google kullanma sekliniz bana bunu anımsattı. Şimdi hocam, o Google denen naneye "The country of Turkey can not be divided" diye yazdığınız zaman, o tırnakları koymadan yazdığınızda Google ne yapsın, müneccim şeyi yememiş ki, nerden bilsin sizin ne aradığınızı, orada gecen sözcüklerin her birisini ayrı ayrı arıyor, ekliyor listeye hayvancağız.
Yani ben bu konunun neresine ne kadar güleyim? Su yaptığınız ilk mektep bir araştırma hatasına mi, yoksa ardından gelen yabancıların 7 milyonluk sesi yanında bizimki ne kadar cılız kalıyor yorumunuza mı?
Bakin ben sizin için doğrusunu yaparak "The country of Türkey can not be divided" yazıp aynen göründüğü gibi tırnak içinde girdim Google'a. Sonuç zero, zilch, tekerlek, simit. Yani ayni mantıkla su denebilir: Kimin umurunda! Google yok boole bir şey diyor. Google'dan iyi mi bileceksiniz efendim?

Çok selamlar,
"Kudret" ktopyan@....

---------------

Sevgili SEFER ÖZDEMİR,

Mailime yollamış oluğun ki bu mesaj otomatik olarak binlerce kişiye yollanan bir mesajdır. Bu mesajında Türkiye parçalanamaz konusunda görüşlerini belirtmişsin. Öncelikle şunu belirteyim ki aynı fikirdeyiz. Ama ben şöyle düşünüyorum inancı sağlam bir Müslüman olarak insanların fertlerin kaderi olduğu gibi dünyanın ve ülkelerinde kaderi vardır ve bu kader kaçınılmazdır.
Dünyanın 3 büyük imparatorluğu ROMA, BİZANS ve OSMANLI İMPARATORLUKLARI yıkılmıştır peki yıkılamayacak olanı var mıdır? Yoktur elbette günü geldiğinde muhtemelen ülkemizde yıkılabilir ama biz kanı cesareti atalarından gelen Türkoğlu Türk olarak bunun olmaması için kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz bunu herkes böyle bile.Bunun için varsa bir planın anlat konuşalım paylaşalım makulse çabalayalım...

Sevgiyle ve Türk olarak kal.
".." <...@hotmail.com>
11 Ekim, 2006.

---------------

Sayın Sefer Özdemir,

Çok güzel bir yazı. Kalemine, yüreğine sağlık. Teşekkür ederim.

Ali Çevikyiğit
Matematik öğretmeni (emekli)
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ ÇERKEZKÖY ŞUBEŞİ başkanı
12 Ekim, 2006.

---------------

UYARI: Aşağıya kopyalanan tepkiler olumsuz olup, küfür ve şiddet içermektedir. Kanaatimce okumaya değer değildirler.. AMA toplumumuzda olmaması gereken bir soruna işaret etmesi açışından önem taşımaktadır. Bu tepkileri gösteren sahişların, bir kopyasını en aşağıya eklediğim "vatan haini" baslıklı yazımın sadece ve sadece baslığını okudukları inancındayım. Herhangi bir yazı ve/ya durum üzerinde düşünülmeden, tepki vermek ve kişilerin kızgınlıklarını doğru bir şekilde ifade edememeleri Türkiye ve Türk milleti için, niyet nasıl olursa olsun, zarar verici diğer ciddi bir sorunun göstergesidir; bu da "kabadayılık" vs.. değil, Eğitim yoksulluğudur.

---------------

………tir …na …mun bebesi. Aklınızdan Türkiye’nin parçalanması gibi garip düşünceler geçiyor, ama merak etme ilk …lecek olanlar senin gibi korkak ….leb. …..nü …….ğim …….enk. Vatan haini.. Dua edin ki bu bayrak altında rahatça nefes alıyorsunuz.

Allah’a şükredin bunun için.

Yasar Antakya
"yasar antakya"
3 Ekim, 2006.

---------------

yazımı okudun mu?

Yasar Antakya
"yasar antakya"
3 Ekim, 2006. 09:31

---------------

Date:
Tue, 3 Oct 2006 15:15:41 -0700 (PDT)
From:
"Sefer Özdemir"
Subject:
Re: AW: "vatan haini"
To:
"Tony"
Yazıyı okudun mu?
---------------
Tony wrote:
….…. koyayım.

---------------

ya …. git seni kalaa alacak kadar küçülmedim. ben senin gibi provaktörleri İstanbul taksimde ve Ankara anıtkabirde çok gördüm. sen kaç paralık adamsın sana yazayım. sen kimsin be benim vatan duygularımı sorgulayacaksın. sen bu topraklar içinde nefes aldığına dua et. ha unutmadan söylemek isterdim. 301 madde tam sizin beklediğiniz şekilde düzenlenmeye çalışıyor. ama o başbakan denen p....o...çocuğu
nun da suyu ısında. bakalım o mu sizi kurtaracak yoksa siz mi kümes hayvanları gibi saklanacak yer arayacaksınız...
kalemini kaç kuruşu Soros’a sattın. Sorusun p…...

Yasar Antakya
"yasar antakya"
5 Ekim, 2006. 06:15

26 Ocak 2009 Pazartesi

Biz "Türkler"le sorun nedir? ve Tepkiler

Biz "Türkler"le sorun nedir?

Baska milletlerin biz "Türkler"e bakiş acilari ve hakkimizda olan dusunceleri belli..
Ya biz "Türkler"in "biz Türkler"e bakiş acişi ve birbirimiz hakkinda olan dusunceleri acik bir şekilde biliniyor mu?

"EVET" yanıtıni duyar gibiyim; Eğer öyleyse bana yardimci olun lutfen. Ne yukardaki sorunun cevabini biliyor nede asagidaki soruları yanıtliyabiliyorum!


Tarihte, belli basli onalti büyük devlet kurabilen ve de maalesef bu devletleri yikan bir millet olmamizin altında yatan gerçek sorunlar nelerdi acaba?

Rusya, Cin ve hatta Hindastan gibi bir topluluklar geniş topraklarini bir millet olarak, genelde koruyabilmiş ve hatta genisletebilmisken, Biz "Türkler" nasıl oluyorda her yerde darmadagin, her yerde boluk-pocuguz ve daha da bölünme tehlikeleri içindeyiz?

Ya biz gurbetci "Türkler", niçin yabanci ülkelerde bir araya gelip, bir topluluk ve bu topluluğun getirmesi gereken güçu olusturamiyoruz? Niye kucuk topluluklar içinde dahi ayri dusebiliyor, birbirimize kusup, kendi koselerimize cekiliyoruz?

Aklimi yıllarca kurcalayan bu sorular, bir uyemizin TurkKulturEvi@yahoogroups.com yazişma topluluğunda yayinlanan bir yazidan duydugu rahatsizligi belirtmesi ile, bir kere daha yuzeye cikti ve bir haftadir kafamin içinde donup durmaya basladi.. Gecerli yanıt bulamiyorum. Ve ustelik beynime hucum eden bir suru soru daha ortaya cikiyor:

  • iki kişiyi arkadas, iki veya daha fazla fertleri bir aile kilan, bir boluk insani "topluluk" yapan ve birbirine baglayan, geniş bir alana yayılmiş bir topluluğu ve/veya topluluklari bir ülke sinirlari içinde "vatandaş" yapan etkenler nelerdir?

  • Bu vatandaşları ve sinirlar otesinde de olsa diğer benzer dile ve kulture sahip insanlari bir "millet" yapan unsurlar nelerdir?


Bu sorulara yanıt bulabilirsem, belki "biz Türkler" deki sorunlara bir çözüm ortaya cikar diye bir dusunce geciyor aklimdan. Ama ne yazikki, sorular, daha baska soruları doguruyor:
Arkadasliklari bozan, kardesi kardese dusuren, aile birimini yikan, toplumu dagitan, bir ülkeyi iç kargasaya surekleyen ve parcalayan etkenler arasında benzerlikler nelerdir?

  • Fikir farkliliklari mi?
  • İletişimsizlik mi?
  • Sorunlarimiza çözüm uretememek mi?
  • Aklin yetmedigi, dilin tikandigi yerde, kusup, soruna ve "sorun yaratanlara" arkamizi donmek mi?
  • Seçenekleri ve ortak çözümleri aramadan ve/veya dEğerlendirmeden, kendi çözümlerimizi, kendi doğrularimizi diretmek ve kabul gorulmediginde, hiddete ve/veya siddete gitmek mi?
  • Kendi kendimizi her seyde ve her yerde 100% hakli ve doğru gormek mi? Yanliş olabileceğimiz ihtimalini hiç akla getirmemek, haklilik payimizi %50ye dusurerek, diğerlerine %50 kardes hak payi vermeyecek kadar bencil ve kendimizi o denli "hatasiz ve kusursuz bir kişilige" yuceltmeye yeltenmek mi?
  • Medeni kanunlari hiçe sayip, Orman kanunlari doğrultusunda her yere korku salip, güçumuzun yettigine, yettigince yakip, yikmak, yok etmek.. mi???


Bilmiyorum!!.. Bir soruya yanıt ararken, baska sorular hucum ediyor aklima.. Biz "Türkler"le ilgili sorunlar çözüm, sorular yanıt diye haykiriyor.

Sefer Özdemir
Türkev, Boston



‘Biz Türklerle sorun nedir?’ sorusuna YANITLAR 2

Sizlerin hos görüşune siginarak sordugum ((Biz "Türkler"le sorun nedir?)) sorusuna yanıtlar hala gelmeye devam ediyor; 7 kişiden daha gelen gözlemler asagida olduğu gibidir. Kendilerine, değerli zamanlarini ayirip, bu konuda bir çalışma yaptiklari için tesekkur ediyorum.
Asagida topladigim bu yanıtlarin, bana Türkev deki yeni görevimde çok faydali olacagina inanıyorum. Bu çalışmayi baska arkadaslarinda yararlı bulabilecegini düşünerek internet yolu ile dagitilmasi için gonderiyorum.

BaşarılarıMızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir
Türkev, Boston
http://groups.yahoo.com/group/TurkKulturEvi/
Türk Kultur Evi (Türkev) topluluğu Türk kulturu, dili, Eğitimi, orf ve adetlerimizi vs. içeren konulari işlemektedir. Diğer yazi, dusunce ve haberlerinizi diğer kardes topluluklarimiza gondermenizi iştirham ediyoruz.

---------------

Biz Türkler..

Sayın Sefer Özdemir'in sorusu beni çok dusundurdugu halde bir yanıt vermemiştim. Aslinda başkalarınin ne diyecegini merak ediyordum bu konuda. Onbeş yanıtı şimdi okudum ve çok uzuldum. Bir kişinin dışında herkes ne kadar olumsuz goruyor bizleri. Türkleri hiç bilmeyen birisi okusa bu yorumlari nasıl bir yargiya varir bu millet için? Bizler bu kadar kotu muyuz? Hiç bir iyi tarafımiz, gurur duydugumuz niteliklerimiz yok mu? Ben insanlarımızin çok iyi yanlari vardır diyorum - bunun bir romantiklesme olduğunu da kesinlikle kabul etmiyorum-. Bizler dEğer yargilari yuksek, mişavirperver, yardimci, sevgi dolu, ahlaki, saygili, ve pekala da calişkan insanlariz. Çok daha fazla nitelikler saymak izterim ama ozetle soylemek iştedigim, lutfen bir dusunun ve kendi kendimizi ne kadar - genelleme yaparak ve yalniz biz Türklere özgü imiş gibi - asagilayan, kotuleyen sifatlarla tanimladiginiza bir bakin.

Sevgiler, Saygılar,
Yıldiz Grodowski
5 ekım 2006

Not: Türkcemin bozuklugu için ozur dilerim.
---------------
Merhaba Sefer bey,

Sorunuzun cevabi o kadar uzun ki, nasıl toparlayacagimi bilemiyorum. Ama kişaca ozetlemeye calişayim. Evvela tabloyu net ortaya koymak için, butunu görebilmeyi denemeliyiz. Aksi takdirde, sadece ayrintilarda kaybolur ve gerekli çıkarimi yapamayiz.
Dünya uzerine gelmiş olan milletlere baktigimiz zaman, Türklerin diğer milletlerden ayrildigi siz de takdir edersiniz ki bir takim özellikleri vardır.- En eski uygaliği kuran,- En eski dile sahip olan,- En fazla devlet kuran ve yikan, ve hatta diğer medeniyetlerin kuruculugünu da yapip sonra bu medeniyetlerin içinde asimile olarak kaybolan. (Cin, Hindiştan, Mişir, Yunan, Roma v.b. gibi)Bu uygarliklari kurup geliştirirken de, butun insanlarin menfaatlerini koruyup gözeterek yapmayi becermişlerdir. Hiçbir milletin kaynaklarini ve dEğerlerini değil sömürmek, daha fazla korumus ve gözetmiştir.
Anadolu'da yasamiş olan butun medeniyetlerin izlerini hiçbir tahribata ve dezenformasyona ugramamiş bir halde gormek, günumuzde hala mümkündur. Avrupa'da işe daha fafızalarimizdan silinmemiş olan Endulus uygarligi ile ilgili acaba İşpanya'ya gidecek olasaniz ne bulabilirsiniz? Yada Amerika'da İnka, Aztek, Olmek veya Kuzey Amerika kizilderilileri hakkinda ne bulabilirsiniz. Bizim Türkiye'de yasayan bu bolgenin yerlilerine hangi tarihte böyle bir baski ve dezensormasyon uygulamişiz ki. O kadar arastirdiklari halde Ermeni konusunda bile işpatlayabilecekleri bir delil bulamiyorlar. Bir bulsalar siz Amerika'da yaşayan vatandaşlarımiz bize ne yapacaklarini herkesden daha iyi tahmin edebilirsiniz.
Bu kadar çok devlet kurup yıkmamıza ve su an içinde bulundugumuz dagınıklıgımıza gelince işe; Biz Türkler ulvi bir amaçi gerçekleştirmek ve onu hayata geçirmek için yasariz. Bu ulvi amaç işe butun Dünyanin cagdas ve medeni bir şekilde idare edilmesidir. Butun Dünyanin, Hak için ( Cunku bizim yönetiçi kesimimiz veya akil hocalari daima Erenler, Evliyalar olmus olduğu için, butun Evrenin Yardan olduğunu, haliyle Dünyanin da Yaradanin bir parcasi olduğunu biliyorlardi.) idare edilmesi ve korunmasina azami gayret sarf ediyorlardi.Topragi kazarken bile Tabiat Ana'yi incitmekten korkarlardi.
Değil bir insana bilerek zarar vermek bir hayvana bile zarar vermek agir cezai yaptirimlara bagli idi.Ne zaman ki biz bu yolda yuruduk ve pesimizdeki insanlari bu yolda yuruttuk, büyük devletler ve Imparatorluklar kurduk. Ama , ne zaman ki bu ulvi gayeyi sonraki gelen nesiller unuttular veya saptirdilar, işte o zaman da dagilmanin kaçinilmaz sonu ile karsi karsiya kaldilar. Daha sonraki günlerde kim ki bu gayeyi amaç edindi ve rehber tuttu işe, onlar bu sefer baska bir devlet ve bu doğrultuda devam edildigi sure içinde de yeni bir Imparatorluk kurdular.Yani sozun kişasi, kim ki Torelerimizin izinde gider bu toplumu vezir, kim ki Torelerimizi cigner bu toplumu rezil eder. Bu sozum yönetiçi olanlar içindi. Bu milleti rezil etmeye kimsenin güçu yetmez. Ama, bu kotu yönetimler döneminde halkımızin kendine guveni sarsildigi ve yanlış yonlendirildigi için kendini gerçekten paramparca ve kotu hişsediyor.
Bunun tersi durumda işe, Atatürk’ün onderliginde elinde hiç bir sey yok iken, bu ülkenin 15 yıl gibi bir surede basardiklarina ve geldigi seviyeyi bir dusunun. Atatürk’ün olumunden sonra işe, Batı'nın onderliginde gecen bu kadar uzun bir surede geledigimiz mi yoksa dustugumuz durum mu demeli gelinen bu noktayi bir dusunun.

Saygi ve sevgilerim ile,
Dr.Kemal Aytuglu
6 ekım 2005

---------------
Merhaba ben de tum soylenenlere fazlasiyla katiliyorum biz de NY’ da 5 yıl yasadik bir de USA vatandaşi kizimiz oldu (Türklerden daha fazla Italyan Amerikalilardan fikir baabinda yardim gördüm) ben sizin samimiyetinize ve de bilginize guvenerek birsey sormak izterim Biz 10 aydir ailevi nedenlerden dolayi Türkiye’deyiz USA da olduğumuz sure içerişinde işe vize suremizi gecirdik Pasaportumuzda 10 yıllik vizemizin suresi halen gecerli biz oraya hiç donmemek uzere tekrardan nasıl girebiliriz goc mu etsek girince veya almazlarsa iltiça mi bilmiyorum Cunku Türkler inanin ki burada kendi memleketlerinde de çok degiştiler belki kucuk seyler ama bana yetiyor HOSGÖRÜŞUZLER , hep kendilerini birsey zannediyorlar ve de aaaaahhhhhhhhh içim çok dolu 10 ay bana fazlasiyla yetti burada (ben ayni zamanda avrupa Birliği vatandaşi bir KIBRİŞLIYIM)bana Eğer biliyorsaniz bir fikir verip yol gosterirseniz veya tavsiyeleriniz olursa sevinirim. Tesekkurler.

CILER TANSOY
---------------


6 ekim 2005
Merhaba arkadaslar ,

Sorulan soru ve verilen cevaplar hakikaten çok ilginc ve de problemi doğru teshiş etmeye yönelik. Musaade ederseniz benim de naçizane katkilarim olacak.
- Insanlarin tamamen diş gorunusleri ile dEğerlendirilmeleri sebebi ile gosterişe çok onem verilmesi
- İçinden ciktigi toplumu begenmeme ve uyelerine karsi acimasizca davranmak, yabancilara gosterdigi sevgi ve musamahayi kendi toplumundan esirgeme,
- Diğerlerinin başarışini cekememe ve kucumsemeye çalışmak (hiç olmazsa kendine de bir pay çıkarmak)
- Her şeyin en doğrusunu kendinin bildigine inanmak, bir konuda iyi olunca diğer butun konularda da en iyi çözümu uretebilecegine inanmak (O konuda bir fikrim yok ya da o konu benim uzmanlik alanim dışında demeyi ayip saymak),
- Diğerlerinin tecrubeşizliginden iştifade etmeyi ve ona duyulan guveni iştişmar etmeyi vahsi kapitalişm içinde iş yapmak olarak aciklamak (ABD ye ilk gelişimde, havaalanındaki caresizligimi kullanarak, taksinin 18-20 $ tutacagi mesafeye için benden 70 $ alan genç girişimci arkadaşa selamlar) ve ilk aci tecrubeden sonra gözu acilan yenilerin artik kendişine yuz vermemesini cekememezlikle aciklamaya çalışmak,
- Yakalanan en ufak bir başarıyi bile en yakin arkadaslarini ezme araci olarak kullanma, hayatini hep kendini birilerine karsi işpat etme cabasi ile gecirme,
- Insanlari kategorize etme (egitim durumlari, mali durumlari vs. ile), insani bireysel varlik olarak görememe,
- Secimle geldigi koltuktan ancak mucbir sebeplerle (hastalik,kocama, olum vs.) kalkmak,
- Secimlerde oy kullanmayı yandasina karsiligi daha sonra iltimas olarak odenmek uzere verilen bir borc olarak algilamak ya da oyunu satmak,
- Kamu malini es ve dosta dagitilmak uzere kendişine verilmiş bir varlik olarak gormek,
- Birlikte iş yapma ahlakinin olmayışi (kardeslerin bile birlikte iş yurutememesi),
- Varolan bir başarıdan pay almaya çalışmadaki ve yapilacak bir işte kendisinden iştenen fedakarliga makul bahaneler uretmedeki maharetimiz,
- Diğerlerinin başarışini mümkünse engelleme, mümkün değilse kucumseme cabalari ( o kadarini herkes yapar tarzi yaklasimlar), birbirlerini cekememe
- Ingilizceyi duzgün kullanma cabasinin yarişini bile anadilininden esirgeme, ingilizce bildigini en basit diyaloglarda dahi gosterme cabasi (Gerci Türkiye başbakanın bile ingilizce konusamadigi halde incelemek ya da kontrol etmek yerine 'check etmek' i kullandigi yerde belki de normal ), çok iyi ingilizce bilmeyi diğerlerine hava atma araci olarak kullanma iştegi,- Asiri derecede kompleksli bir toplum olmak, (yanında başkalarınin başarışindan bahsedilmesini kendişine hakaret olarak algilamak baska nasıl aciklanabilir bilmiyorum)
Galiba bunlar Asya toplumlarinin genel özellikleri, ve bizi nerede olursak olalim buluyor. Ama yine de sorunun teshişinin tedavinin de ilk adimini olusturdugu gerceginden yola çıkarak doğru yolda olduğumuzu, kendimizi doğru taniyamamizin olumsuz taraflarimizi duzeltmede önemli bir adim olduğunu düşünüyorum. Bu yondeki gayretlere araci olanlara tesekkurler. Bu arada musadenizle Mine Hanima Türk toplumu adina yaptiklari için bir Türk olarak, (ayriça mine hanimdan yardim alip maalesef bir tesekkuru akil edemeyenler adina) tesekkur etmek istiyorum. Mine hanim, yabancilarin en ufak bir nezaket gosterişine binbir tesekkur edip en yakinindakilerin çok büyük yardimlarini es gecmek de, en azından galiba sizin muhatap olduklariniz için baska bir özelligimiz olarak gorunuyor ama doğrulari yapmaya devam etmeninizi salik veririm.

Herkese başarılar dilerim, sevgi ve selamlar
Recep Türk
7 ekım 2005

---------------

Türk Ahlakı"Türklerden daha faziletli bir toplum görmedim. Oyuna ve eğlenceye vakitleri yoktur. (...) Yemeklerini çabuk ve konuşmaksızın yerler. Yemek isteyen kim varsa; tanıdık, yabancı ayrılmaz, sofraya çağrılır. (...) Askerler dahil şehirde silah taşımak yasaktır. Düello bilmezler; dövüşmeyimedenî terbiyeden mahrumiyet sayarlar. Arada kavga edenler çıkar; fakat kavgayı devam ettirmeleri mümkün değildir; ilk görenler derhal müdahale edip sustururlar. Zaten şehirlerde büyük sükunet vardır. Kumar ve içkinin dinlerinde yasak olması kavga çıkmamasının sebeplerindendir. Ama içki içen, esrar çeken Türklere tesadüf edilir; çoğu sosyal durumlarını bu sebeple kaybetmişlerdir. Karaborsa ve tefecilik günah ve meçhuldür. (Criştobal de Villalon, s. 160-161)"
"Bundan başka şunu söylemek istiyorum ki Türkler bir şatoyu veya kaleyi aldıkları zaman her şeyi ve resimleri buldukları gibi aynen birakyorlar, onları tahrip etmek gibi bir âdetleri asla yoktur. (Belon, s. 90)"
"Türkler iyi niyetli insanlardır. Birbirlerine bağlıdırlar. Birbirlerine iyılik yapmaktan hoşlanırlar. Bunları Tanrı'nın şerefi için yazıyorum; yoksa Türklerin bizim imanımızın dışında kaldıklarını biliyorum. (...) Türkler sözlerinin esiridirler. Ancak ölü bir Türk sözünü tutmayabilir. Samimi ve sadık insanlardır. (Bertrandon de la Broquière)"
"Türkler sokakta rastladıkları yazılı kağıda ve güle basmazlar; yerden alıp bir duvarın üstüne veya dibine koyarlar. (Busbecq)"
"Türkler kimseyi Türk usulünce yaşamaya zorlamazlar. Herkesin kendi mevzuatı ile yaşamasına müsaade eder ve izin verirler. (Geoffroy, c.II, s. 180)"
"İsteyen Türk, gerek cuma, gerekse bayram namazında, cami içinde veyaavlusunda, cemaat ortasında, düşmanı kim işe ondan af diler. Affı yaş ve makamca küçük olan işter. Muhatabı, kesin şekilde ve cemaat önünde ffettiğini söylemeye mecburdur. Sonra elini öptürür ve kucaklaşırlar. Bir kere barışmış olan iki düşman, eski anlaşmazlıklarından dolayı birbirlerine kötülük edemezler. Böyle bir şeye cesaret eden kişi, hem toplumla, hem Allah'la alay etmiş sayılır ve lanetlenir; fena muamele görür, kendişine inanılmaz. (Villamont, s. 252)"
Sözü uzatmayalım; Sayın Yılmaz Öztuna'nın Tarih Sohbetleri'nden (s. 286-290) derlediğimiz yukarıdaki satırlar XVI. yüzyılda Türkler arasında bulunup da anılarını veya raporlarını yazan kimi seyyah, kimi diplomat, kimi asker, kimi esir gayrimüslimlere aittir. Düşmanı oldukları bir toplum hakkında kendi milletlerine karşı dürüst davranıp sahih bilgiler vermeleri, hiç şüphesiz Türkler hakkında iyi niyet beşlemelerinin değil, objektif davranmalarının bir Sonuçudur. Nitekim aynı yazarlar kitaplarının bazı yerlerinde garazkâr ifadelere de yer vermekten kaçınmamışlardır. Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz husus, Türk milletinin toplumsal ahlak ve sosyal düzeninden bahsedilirken, hemen bütün kaynakların ittifak ederek benzer şeyleri söylemek zorunda kalmalarıdır.
Şimdi, söz konusu ettiğimiz alıntılar üzerinde ayrı ayrı düşünüldüğünde, her bir uygulamanın XVI. yüzyılı, yine Batılıların adlandırmasıyla neden "Türk Asrı" yaptığı daha iyi anlaşılır. O halde bu dediğimizi şöyle okumak da mümkün: Nerede ve ne zaman olursa olsun, bütün gelişmeler, bütün askeri ve siyasi başarılar, bütün zenginlik ve refah, bütün... bütün... hep güzel ahlak ile ivme kazanıyor, onun sayesinde insanlık için katma değer üretiyor. Peki o halde soru şu: XVI. yüzyılda imrenilerek izlenen bu millet daha sonraki yüzyıllarda ceste ceste nasıl da inhirafa uğrayıp toplumsal desenlerini kaybetti; nasıl da asaletinden tavizler verip ahlak anlayışını değiştirdi?!.. Faraza bu satırları birer kez daha okuyup kendimizi tek tek değerlendirmeye alsak, acaba bizim hakkımızda yazılan bunca şeyi yalanlamak için çırpındığımız Sonuçuna mı ulaşırız! Veya bir yabancı bu satırlardan yola çıkarak Türkiye'ye gelse, yanlış bir seyahat yaptığına mı kanaat getirir!.. Eğer öyleyse, Türk milletine, yerde bulduğu kağıdı veya gülü, üstüne basılmasın diye bir duvar kovuğuna koydurtan o rafine anlayışın neşet ettiği ahlakî değerlere ve irfanî geleneğe ne oldu?!..
Ben kendi hesabıma çevreme bakıyorum, insanları gözlüyorum, haberlere kulak veriyorum ve sonra şüpheye düşüyorum; acaba atalarımız hakkındaki bütün bu yazılanlar mı yalan; yoksa biz mi onların torunları değiliz?!.. Lütfen yukarıdaki satırları bir kez daha ve üzerine basa basa okuyun; çook farklı şeyler bulacak, çook ayrı yolculuklara çıkaçaksınız

(Alıntıdır. Yazarı Bilinmemektedir.)

---------------

“Yerinmek bir şarklı alışkanlığıdır” diyordu Çetin Altan hoca.
Yerinmek insana bilinçaltından mazoşiştik bir keyif mi veriyor diye endişeleniyorum çoğu zaman.
Bıktım ben, “Biz Türkler...” ya da benzeri ifadelerle başlayan yerinmelerden, dövünmelerden. Kendi kendimizi yiyip bitiren, bireysel, kurumsal ve toplumsal atalete sürükleyen adeta bir virüs bu tür yakınmalar.
Biz Türkler...
Biz adam olmayız...
Bu millet adam olmaz...
Zaten biz...
“Ben”i de işin içine alırcasına konuşma.
“Biz” diye kollektif konuşma hakkı kimseye ait değildir.
Varsa cesaretin eğer, “Ben” diye konuş.
O zaman da şöyle demen gerekecek:
Ben adam olmam...
Sen bilirsin. Adam olmamakta israr edersen adam olamazsın, bunu bilesin, bu bir.
Eğer, “Biz” diye konuşurken, kendini o, “Biz” dediklerinden saymayıp, onları küçümsüyor, kendini onlardan üstün, farklı ve ayrıcalıklı varsayıyorsan gaflet içerişindesin, bu da iki.
Ben böyle konuşunca bazı kişiler, “Peki ama Ulaş bey...” diye başlayıp bir çırpıda ağız dolusu örnekler sıralıyorlar. Ancak o örneklerden baştâcı ettiğimiz Amerika’da ve Batı’da o kadar çok var ki.
Kendi kendimizi eleştirmek bir erdem ise eğer, gözükapalı ve tarafgir eleştiri ve aşırı Batı hayranlığı da bir o kadar erdemsizliktir.
Atatürk, milleti kendi özgüvenine kavuşturmak için söyledi herhalde şu sözleri:
Türk, öğün, çalış, güven.
Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
O, rahat uyumuyordur diye düşünüyorum, şahsen.
Çünkü biz, yaşamımızı hâlâ aşağılık komplekslerimizle kendi kendimizi horlayarak ve ataletimize bahaneler uydurarak sürdürmeye devam ediyoruz.
Elitist yaygaralar’dan arınmalıyız artık.

Gulpay Atay
7 ekım 2005

---------------

Amerika'da yasiyan Türklerin organizasyonu olan ATA varken neden tekrar ayri bir grup olusturdugünuzu bana bildirir misiniz lutfen. Neyi ve kimleri temsil ediyorsunuz?
Tesekkurler,
Sumru Gokcen
---------------

Ben sahsen baska yerleri bilmem ama Amerika'da kendi bulundugum yerde yaptigim gözlemler neticesi vardıgim neticeyi soyleyebilirim.
Biz gosteriş yapmayi seven bir milletiz, Türkiye'de yasayanlar bile gosteriş yapma ugruna altından kalkamayacagi borclara girer. Cebimizdeki son kurus olsa dahi hesabi biz odemek işteriz, bu sanirim puan almak içindir daha çok..
Şimdi Amerika'da yuksek ogrenim gormus olan Türkler genelde "işci" statusundeki ya da esnaf statusundeki Türklere pek yuz vermez. Özellikle bir kadinsaniz, esiniz iyi bir sirketin ust kademelerinde görevli ya da doktor, avukat vs değilse, siz hiç Türk toplantilarina cagrilmazsiniz..
Milyon dolarlik evde oturmuyorsaniz, altinizda Lexus yoksa (ya da benzeri) vs vs o zaman yine ilgi alanlari dışındasinizdir..
Türk Türk'un ayagini ceker, kişkanir neden cunku sahip olduğu maddi seyler ile Amerikaliya gosteriş yapamaz. Amerikali onem vermez oyle seylere.. Türk yine Türk'e gosteriş yapacaktir, bunu yapmak için de diğerinin kendinden asagida olması gerekir. :))
Amerika'ya geleli daha iki - uc sene olur, hele bir de vatandaş oldu mu, tamam artik kestane kirpiden cikmiş kirpiyi begenmez olmustur..
Tabi bunlari soylerken genelleme yapmiyorum ama o kadar çok ornegini gördüm ve yasadim ki, sakin bana bunlar gerçek değil demeyin. :)
Maalesef Amerika'da yasayan bir çok arkadasim birakin herhangi bir yahoo grubuna uye olmayı (Türkiye'nin sorunlarinin tartişildigi gruplari kastediyorum) doğru dürüst bir Türk gazetesi okumaz ve Türkiye'de neler olup bittigiyle uzaktan yakindan ilgilenmez.. Bunu yapanlari da, "aaaa işiniz güçunuz mu yok Allah askina?" diye de kendine göre asagilar..
Say say bitmez, yıllar evvel bir yıl Kanada'da yasamiştim, iki grup Türk vardı "soforler takimi" diye adlandırdiklari işci sinifi, "muhendişler takimi" diye adlandırilan yuksek ogrenimliler, aradan gecen 26 senede bir sey degişmemiş anladigim kadariyla.. Daha coooooook yol var asmamiz gereken saniyorum.. Ne aci!!

Sevgiyle,
Fethiye

---------------

Sevgişizlik Ve Hoşgörüsüzlük

Maalesef yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil. Belki bizim genlerimizden gelen bazı özelliklerimiz de var ama bana göre en büyük eksiğimiz sevgişizlik, sevgişizlik,sevgişizlik.
Köylerde onden alırız gücümüzü; hayvanı sevmeyiz, karnımızı o doyurur ; toprağı sevmeyiz. Gölgesinde yatarız; ormanı sevmeyiz. Her türlü pişliğimizi temizler; suyu sevmeyiz.Babamızın yanında; dünyaya getirdiğimiz çocuğumuzu sevmeyiz. Bereketiyle yıkanırız yağmuru sevmeyiz. Seviyor görünsekte yaptıklarımızı göz önüne alırsak aslında sevmeyiz. Kısacası bizde sevgi eksiği olduğu için birçok meziyetimizide yavaş yavaş kaybettik sanırım. Ne Mevlana'nın hoş görüsü kaldı, Ne Ferhat'ın sabrı.
Tanımadığımıza selam vermeyiz hiç. Aslında artık tanıdığımıza da vermiyoruz ya... Tanımayız üst kattaki kapı komşumuzu, cenazesini polişler çıkarana kadar evinden. Ne diyeyim Allah sönümüzu hayır etsin dileğinden başka söyleyecek birşey bulamıyorum.

Herkese Saygılar sunuyorum.
Ragıp SARI
---------------

Sefer Bey;

Çok güzel bir konuya degindiniz. Aslinda hepimiz Türklerle iş yapmanin veya yasamanin ne kadar zor olduğunu konusuyoruz ama nedenlerini pek konusmuyoruz sanirim.
Ask ve nefret içiçedir demişler. Ben de diyorum ki biz de birbirimizi çok sevdigimiz için birbirimize katlanamiyoruz. Ne birbirimizden ayri kalabiliyoruz ne de birlikte ortaya güzel bir iş çıkarabiliyoruz. Tabi ender de olsa çok sukur iştişnalar var. Hosgoru kelimesini toplumsal hayatimiza yerlestirmemiz gerekiyor bu problemi cozmek için.
Biz gocebe bir toplumuz ve surekli birarada yasamaya ve acilamizi ve sevinclerimizi paylasmaya alişmişiz. O nedenle karsimizdaki Türk vatandaşimiza, toplumdan ve onyargilardan bağımsız bir kişi gözuyle bakamiyor hep toplumsal dEğerlerimizle yargiliyoruz. Bu nedenle de karsimizdakini tamamen kendine özgü bir şahsiyet olarak gormekte zorlaniyoruz. O zaman da karsilikli anlama, anlasilma, anlatma, dinleme, anlayişli olma, kabullenme vb. bir suru iletişim problemleri cikiyor ve sonuçta "biz neden böyleyiz?" sorusuna geliyoruz... Ben böyle düşünüyorum, bilmem diğer arkadaslar ne dusunuyorlar?

Selam ve sevgiler,
Esra Elif

---------------

Forward ettigim yazida Türkev'den yazan birisi içini dokmus,bende daha önce bahsettigim Ph.D konusu olan minority konusunu dusunurken aklima birkaç sene önce Monterey'de yapilan ata konferansi geldi, orada Amerikali bri profesordu galiba Türklerin diğer uluslar içinde Dünyaya en kotu reklami yapilan millet olduğunu ve daha dogusdan church'den bu kişilerin hakkimizda hep negatif input aldiklarini soyluyordu, bunlar gerçek, belki bu treatment'in doğrultusunda bizde parcalaniyoruz, complexlerimiz yaratildikca, buyudukce birbirimize dusuyoruz, tam tersine biribirimize yaklasarak onlari treat etmemiz gerekiyor, Eğitimli toplumlarin yaptigi gibi. Birbirimize sarilmamiz gerekiyor, bunu nasıl basarabiliriz?
Şimdi ve sonrasi Türklerin birbirini en çok desteklemesi gereken donemler, perfectioniştligi yada kavga gurultuyu bir kenara birakip bir araya gelmemiz gerekiyor, yoksa dernekler değil sinirlar tehlikede, hersey pamuk ipliginde gelişiyor....yazi bana ilginc geldi, gonderilme amaçini bilemem ama ben bildigimi inandigimi yazdim, 20 senedir hiçbir Türk grubunun böyle kotu dagildigini gormedim, Bay area'nin bri araya gelebilmesi lazım, o kadar people skill'imiz var, toleransimiz var, tembelde değiliz, Eğitimimizde var ne duruyoruz.

Ela
---------------

Bu uzun soruya kişa bir cevap olacak ama hoş görüle..
Biz Türkler başka milletlerde pek de yaygın kabulü olmayan genel insani ve ilahi değerler açısından donanımlı olduğumuz için bütün diğer milletlerin utanç duymalarına vesile oluyoruz.
Bu sebeple hepsi bize düşman.
Kişkançlıktan ve utançtan..
Bizi küçük parçalara ayırıp tarihten silmek istemeleri bundan..
Ve fakat bunun olamayacağı da artık belli..
Şimdiyece yapamadılarsa..

a.baykan

---------------

Türklerle ilgili genel sorunlarin temelinde yine bireye olan saygi eksikligi ve kişişel guvensizlik yatiyor!
Tarihe donecek olursak, Fransiz Ihtilali Avrupaya özgürluk, esitlik, kardeslik, (liberte, legalite, fraternite) gibi modern insani olusturan altyapiyi kazandırirken; Osmanli halkına ummet gözuyle bakmaya devam etti.
Cumhuriyetle birlikte, maddi güçu elinde bulunduran orta sinif güçlenince, onlarda Avrupayi taklit etmeye basladilar, ancak bu kişiler de içerikten çok etiketle yetindiler.
Günumuzde ortaya cikan durum: almanci, gurbetci...vs işe işci olarak gidenlerin ve onlarin cocuklarinin olusturdugu ikinci kusak arasındaki fikirsel, dinsel, yasamsal farkliliklar...
Baska bir neden de İşlam'da yapilamayan reform yani yeniden duzenleme eksiklikleri...Osmanli bunu bazı fermanlarla yapmaya calişsa da ya altyapi eksikti ya da çok gec kalinmişti.Cumhuriyet döneminde işe baska sorunlarla ugrasmaktan buna zaman kalmamişti ya da halk buna hazir değildi...
Türk Toplumuna bakaçak olursak, bebeklikten olume dek suren bir siniflandırma goruruz...önce erkek ve kiz olmasıyla baslar bireyin ayrimi, sonra sosyal durumu, politik durumuna göre ayrilir, okulda siniflandırilir, A sinifini butun ogretmenler sever B sinifi çok yaramazdir...lişe de ayrimlar Matemik sinifi sözelden daha akillidir okul mudurune ve diğer insanlara göre...
Universıte birakin fakulteyi bolumler arasi ayrimlar hem hocalar hem öğrenciler arasındadir...
Bu bir yere ait olma hişsi tamamen bireyin kendine guveninin olmamasindan kaynaklanir ayriça bireysel başarıyi destekleyiçi çalışmalar yapmazlar, asker millet olmanin verdigi
Bir gecmişle, rutbece kucuk olan büyük olani gecmemelidir...yetişkinlige gelince erkek kadin arasında toplumun cizdigi kesin cizgiler gorulur, erkekse sunu yapabilir kadinsa onu yapamaz...bunun ustune bir de din, dil, irk ayrimlarini ekleyin....
Türk toplumunun temel özelliklerinden biri de kurnazlikta ustune olmamasidir, ilk sahte eurolarin Türkiye'de basildigi dusunulurse, günumuzde artik her turlu sahtekarlikta yapilmaktadir Türkler tarafından, gecmişimizden gelen dürüstluk de bu modern yozlasma kervanina katilmiştir.
Diğer bir neden de Türklerdeki hirs olabilir, geldigimiz noktaya oyle zor geliyoruz ki, diğerlerinin de ayni aciyi cekerek gelmesini iştiyoruz, ona yardim edip, yol gostermek yerine...
Baska nedenler de ekleyebiliriz: sabit fikirlilik, gosteriş...
Sonuç olarak; bu sorunun cevabi dipsiz bir kuyu gibi,
Karsi cikanlar olacaktır görüşlerime, ama bunlar benim gözlemlediklerim.

Tesekkurler
M.K
---------------

Bu mesaj, dun gonderilenin aynişi .. !!
Moderatoru olduğum bir baska listede (TAAC San Francişco) bu mesajinuc kopyasinin, onaylanmayi bekledigini gördüm...
Görebildigim kadari ile Sayın Sefer Özdemir, "mass mailing" yapiyor !!

Selamlar,
--osman EE'78
Deep South - Columbia SC
---------------

Sayın Özdemir;

Çok güzel yazmışsınız. Tarih boyunca, böyle şahane bir ırkın nasıl olup da birbirine düştüğünü bir türlü ben de anlamış değilim. Ayrıca, yurtdışındaki Türklerin birbirlerine karşı olan tutumları hakkında da, bu durumun içerişinde olduğumdan bilgi sahibiyim.
Allah Türk'ü korusun ve yüceltsin.

Saygılarımla,
Selim SUNGUROĞLU
EveDönüş.com Kurucusu

---------------

Arkadaslar,

Sayın Özdemir'in aklina esen sorular, bilhassa bizler için (Toplum) zemin teskil eden,
genel geçer sorulardır...
Bu, günümüzde bilhassa çok mühim olan, sorulara cevap bulmak kolay olmasa gerek.
Bir kere, kendimiz, Türkler hakkında, yabancıların ne düşündüklerini bilmek için, iki kaynaktan, teorik (yazılı kaynakları barındıran, geniş bir kütüphane) ve pratik (deney, gözlem) bakımdan, araştırma olanakları sunan,en azından yirmi Milletten temsilcinin bulunduğu, laboratuar benzeri bir ortamda bulunmak gerekir.
Bu ortam, kişilerin tabii güdüleri ile davranıp, karşılığını ödemeyi göze almak kaydıyla, kişıtsız özgürlük bulabilecekleri bir yer olmalıdır.
Böyle bir ortam normal hayatta var mıdır, varsa nerededir?
Bu ortam suni olarak, gönüllülerden teşekkül ettirilse, burada yapılacak bir gözlem ile cevabı araran soru sonuçlarına ulaşılabilir mi?
Sanmam.
O halde, burası, multi nasyonal, en azından yirmi Milletten bireyin (gayri ihtiyari temsilci) tamamen hasbel kader bir şekilde bir araya geldiği ve başlangıçta, nişpeten eşit şartların geçerli olmasına rağmen, sonra yeteneğe göre değişip, bireysel yaşam tarzlarına cevaz verebilen bir yer olmalı, değil mi?
Arkadaşlar, şahsen böyle bir ortamda uzun yıllar yaşadım, lakin görüp, bildiklerimi burada nakletmek iştemiyor, sadece bir hususa dikkat çekmek istiyorum o da; kavga, dış saldırı Türkleri birleştiriyor.

Saygılarımla,
Husrev

---------------

Sefer,

"Kedi olali ilk defa fare tuttun" diye bir ozdeyiş var. Bu son yaklasimin belki de şimdiye kadarkilerin içinde en makul ve mantiklisi. Sordugun soru da oyle. Ben yine de TÜRK ler olarak değil TÜRKİYE liler olarak algiliyorum sorunu. Cunku, soyledigin hersey tum Türkiyelilerin sorunudur.
Mine hocamin pratik yasamdan aktardigi hersey burda da (Australya)gecerli.
1. Türkiyeliler arasında, kiçina giyecek donu olmayanlarin, birbiri ile rekabet etmeleri olayi çok bilindiktir. Eline para gecenin ya da gecmeyenin en luks ve pahalli arabalar ya da esyalar aldigini sirf "onda var, bende de olsun" anlayişi ile birbirleri ile gereksiz rekabete nasıl girdikleri herkesin bildigi bir gerçek.
2. Geri kalmiş topluluklarda görülen bir baska karakter sapmasi da kişkanclik, cekememezlik ve bunun etkişi ile dedikoduyu çok sevmemiz. Çok acik. Insanlar birbirlerini cekemezler. Birisi en iyi olsa da ona en kişa zamanda bir kulp bulunur.
3. Asagilik kompleksi. Her şeyi en iyi bildigini dusunme(hepimizde olan sey ulusal karakterimiz). Yanildigini kabul etmeme. Elestirileri Suclama olarak alma. Özelestiriyi saldirmak olarak algilama.
4. Duygusallik, olayi neden Sonuç ilişkişi içinde görememe. Bencillik, vurdumduymazlik, sorumsuzluk, bananecilik, bana dokunmayan yılan bin yasasincilik, kose donmecilik, tembellik (herkes için değil ama toplumun geneli için benim gözlemim böyle)
5. Demokrasi yoksunlugu. Bu da gelişmemişlik ya da yasamamamişlik psikolojişi ile aciklanabilir belki. Karsimizdakini hiç dinlemeden hukum vermek, hep bir agizdan konuşmak ve kişa zaman sonra birbirimizin girtlagina çokmek.
6. Takim ruhu eksikligi. Birlikte iş yapmanin zorlugu. Bunlari yukarıda soyledigim seylerle de ilintilendirebilirsiniz. "Onde olma, secilme, one gecme, baskasinin sirtina basarak yukselme" cabalari. baskasinin yapti seyleri yapmış gibi gosterme, pastaf, abartma, kabartma, surekli itiraz atme ama çözüm onerememe. Çözümsuzlukde işrar, Dedigim dediklik, fanatiklik.
Türkiye li toplumun, hala Türkiye alışkanlıklarini surdurmesi Sonuçu Australya da ornegin 37 yıldir bulunan bu toplumun sosyal, ekonomik ve politik olarak en gerilerde kalmasina, kendilerini bir toplum olarak tanitamamasina, genelde de Auastralya çok kulturlu politikasina kebap dışında bir katki saglayamamasina neden oluyor
Genellestirdigimizde Türkiye nin bugünku hali neyse, Australya daki Türkiyelilerin hali de odur diyoruz.

UO

---------------

Sefer Bey kardesim,

Tebrikler! Bu gerekli yazi için çok tesekkurler! Soyleyecek çok sey var amma yatakda olmam gerekli. Şimdilik tesekkurler diyorum.

Iyi geceler,
B. Kiran

---------------

Sefer ilk defa harika bir zamanlama ile bir soru soruyorsun. Bu sabah San Diegoda refugeelele uğraşan ve nedense benim Türk gocmenlerine yardim etmeye çalışmami pek bir göz yasartiçi bulan bir devlet görevlişi ile konusuyorduk ve onada aynen havlu atmaya yakin olduğumu ve artik iyiçe yuklenmeye basladigimi soyledim. Aslinda soylemeye yakin gelip şimdi bu Amerikalilari ilgilendirmez diye kendime sakladigim kişim Türklerin acayip bir millet olduğu bunu burda rahatca soyliyebilirim(Ilknuru gene kizdirsakta:)
Sadece bu cumartesi ve pazar internette gecirdigim 8 saat kadar bir sureyi anlatayim.
Nedense bir şekilde bu günlerde landing offiçer olarak calişiyorum. elimde exchange olarak gelen iki doktor ve greencard kazanip buraya gelecek olan iki aile var.Buraya kadar iyi değilmi?Gelecek olan aileler nereye geleceklerini bilmiyorlar ne yapacaklarini hiç bilmiyorlar kimseyi tanimiyorlar vs..vs..Iki doktor daha bir iyi biri ile çalışmaya yaklasik 4 ay falan önce basladik adim adim getirecegi kagitlardan ve bavula ne koyacaklarindan tutta geldiklerinde Chiçagodan Madişon WI nasıl gideceklerine kadar adim adim gittik.Zaman zaman "Ben zaten gelmesemde olur Amerika’ya çokta hayran değilim"soylevlerini dinleyip zaman zamanda bir haftalik turlarla Amerika gezmiş arkadaslarinin çok değerli tavsiyelerinin neden işe yaramayacagini anlatmaya calişarak epey bir debelendik. Neyse sag salim indiler ailece ayarladigimiz universite evine falan yerlestiler Türk arkadaslar buldular..ve ilk iş 'aman haa sakin'lari falan aynen pas gecip 6 bin dolara bir araba aldilar. Yanlış anlamayin esyalarini sokak kosesinden ve garage salelerden topladilar ama arabaya gelince ahh olabilemez.Ama abla acayip yeni bir hyundai sadece 2001 model Tr de bunu 20 bin dolara alamazsin.. Dinletmek mümkünmu adam alacak keyfinin kahyasi değilsinya.. Yaa baba sen seneye doneceksin nerden bulacaksin bunu 6 bin dolara alacak enayi ustelik cash para ile onu verebilecek adam gider jaguar alir bu memlekette yok..araba alindi. Bu hafta sonu computer için gene online..Abla ben ne alacam..Bu soru cevaplar baslayali bir ay olmus bunlar geleli zaten bir ay.Computerda ilk alinmasi gerekenler listesinde ehh şimdi sira geldi.. Haftalar önce labor day salelerden olabilecek en iyi optionlari butun mevcut dukkan ve online satan yerlerden çıkarip yollamişim..Bugün gene ayni soru.Abla ben lap top alacam.."Niye".."Eee TR ye gotururum"..Yahu oburunu de koy pakete yolla.Evde ilk okulda iki cocuk var bunlarda odev modev yapiyorlar karin ailesi ile online konuşmak iştiyor nasıl olacak lap top bunca adama?Yok ama alinacakya lap top olsun..Evet sen bulduydun ama bir daha bak..Hem çok ucuz olacak hem de çokkk sahane..EE git bilmem nereye bak..Yok ben gidemem o yollar çok karişik..Sonunda kesfettimki bizimki daha insuranceda almamiş..bir sene Amerikada yasamiş bir arkadasi var mış o demişki WI gerekmez.Ama computer lap top olacak ve 300 dolara windws 98 li IBM windows 98 olduğu için olmaz..Sende adami ciddiye alip saatlerle zip kodu ile magazalara bakip ona iyi bir deal bulmaya calişiyorsun amme hizmeti olarak. Bu bir.
Gene bu hafta sonu greencard kazanan emekli albayimizin karişi yaziyor kendileri daha eyalete karar verememişler ama zati muhteremleri universite mezunu ve Türkiye’de sosyal bilimler hocasi imiş. Doğrusu ya oyle ayak işleri yapmayi dusunmuyormus kendişi geldiginde burda ogretmen olacakmiş gene..Sosyal bilimler ogretebilirmiş. Ustelik ingilizcesi lişede hiç 4 un altina dusmemiş.Nefesim kesiliyor emaile cevap yazarken tabii teyzem koclar gibi yaparsin desem herhalde benden iyişi olmaz ama yahu kadin sen ingilizce bir lişe sinifinda onca teenagera ders nasıl anlatacaksin hadi birak Türk vatandaşlik derslerini ve sosyal bilimlerde Türkiye’de ne anlatiyorlarsa onu bile nasıl olacakta anlatacaksin?
Senin egitimini burda saymazlarken nasıl olupta seni kim okul hocaligina alacak kirmadan incitmeden anlatmak için midem buzuk buzuk ugrasiyorum. Ohh onu unuttum birde AFS ile Kansas a gelmiş bir oglumuz var ..MSN de yakalayip beni agliyorda agliyor efem wiçhita Kansasta bir Türk restoran var mış ama iki aydir bu aile onu oraya "Tamam gideriz " dedikleri halde goturmuyorlarmiş. Bugün antremandan gelmiş ustelik evde ekmek te bulamamiş cin yemegi var mı o onu mu yiyecekmiş.Oglum 10 cocuk birde sen iki de ebeveyn bu restoran hadi ucuz olsun adam basi 20 dolar nasıl gotursunler seni diyorum..Oglan çok emin yok diyor adam muhendiş ayda 3000 dolar morgage veriyorlar zenginler giçigina beni goturmuyorlar. Yahu belki sevmeyecekler Türk yemegi sen misafirsin orda allahin Kansasinda ki Amerikali niye gitsin illa Türk restourana.."Ama her hafta coluk cocuk goturuyorlar Pizza Huta" diyor.Gulermişin aglarmişin belli evini ozlemiş Türk yemegi ozluyor ama nasıl anlatacaksin "oglum 10 cocuklu bir ailenin yanında misafirsin ne yapalim ne yerlerse ne verirlerse idare edeceksin."
Gelelim obur doktora oda arastirma asiştani olarak geldi Yale`e. Çok daha genç karişi hala Tr de. Onunda derdi bugün dun aksam Hooter`sa gitmiş bu amerikali kizlar yuz vermiyormus..
Bunu mu soruyordun Sefer.. Ben daha önce eve kamp kurup bir defa bile tesekkur etmeyenleri, giderken yanlarinda bizim esyalardan hatiralik alanlari falanda saymiyorum sadece bu son iki gün internetten deal ettiklerim.
Şimdi sen bana soyle dEğermi degmezmi ugrasmaya? Neden birbirimizi destekleyemiyoruz. ve neden eskiler bir sure sonra pes ediyorlar.

Mine

---------------

"Biz Türkler" ile olan sorun asagidaki gibi kendi kendine gelin guvey olmaktir, busoruyu sormaktir en basta!
Bu arada, "Biz Türkler" adina dun gece Latin Amerika'li bir profesor cifti dumura ugrattim.Türkiye'de devletin işlettigi lişe ve universitelerde Ingilizce egitim yapildigini ogrendiler. "Nasıl yani, like in mişsionary schools?" Hayir, these are state schools dedim.
"Ama neden? Postcolonialişm theory uzerine caliştim ama bu kadarini da gormedim.Ustelik Türkiye kolonilestirilen ülkelerden biri değil". Neyse bu tartışmanin sonunda biz Türkler hakkinda baska milletlerin dusuncelerinin ne olduğunu "belli" sayan zihniyete buradan bir selam gondereyim.

SelimG

---------------

Bin kusur yıl önce Asya’nin zorlu cografik bolgelerinde gocebe ve savasci olmayı gerektiren ortamlarda bulunan atalarimizi bilemem ama cagimizda Türk kulturunun gerektirdigi terbiye, gorgu ve ahlak kurallarina uygün yasayabilen Türkler’de bahsedilen bu gibi sorunlara pek rastlanmiyor bence.
Psikolojik sebeplere bagli kişişel davraniş bozukluklarini veya saygişizliklari her toplumda gormek mevcut. Sozu edilen problemlerin “Biz Türkler”e has olduğu seklinde bir genelleme yapilmamali bence. Cesitli nedenlerden belli bir toplumun kulturel dEğer yargilarinin dışında yasayan iştişnai kişiler kaideyi bozmaz. Insan faktorunde seciçi olundugünda bu gibi problemlere maruz kalma ihtimali de azalacaktir.

Esra Memili
---------------

Merhaba,

Türklerin gerçek tarihini öğrendikten sonra (ki muhteşem bir tarih) bende Türklerle sorunun ne olduğunu çok düşündüm. Bulduğum cevaplar bütünüylebeni tatmin etmiş değil.
Öncelikle yakın tarihe ilişkin konumumuz nedeniyle bulduğum cevapları sıralayım:
- Türklerin yayılı olduğu (lütfen Türkiye sınırları dışındaki büyük Türk varlığını düşünelim) coğrafyaya baktığımızda bir birlik oluşturma kararlığını gösterebilsek diğer bütün milletler için ciddi bir tehlike.
Kesinlikle dünya liderliği. Ha bu gerçekte tehlike mi? Asla değil: Çünkü eski Türk yazılarını bir bütün olarak incelediğimizde göreceğiz ki; yönetmek, insanlığa hizmet etmek, daha doğrusu insanlığın hizmetçişi olmak demektir. Asla ezmek, zarar vermek demek değildir. Bu bilinçle birliksağlanırsa dünyayı Türklerin yönetmesi kaçınılmazdır. Yine bu bilinç, insanlığın kesinlikle iyıliği için olacaktır. Buna rağmen neden Türklerden korkuluyor? Türklerden korkanlar aslında dünyayı elinde bulunduranegemenlerdir. Çünkü bunların dünyayı nasıl yönettiği ortadadır. Kan,zülüm, sömürü, dünyanın tahribatı v.s. Şimdi dünyayı yönetenler, ellerindeki bütün güçleri kullanarak diğer toplumlara Türk düşmanlığını aşılamaktadır.
- Türklerin yoğunluklu yaşadığı yerlere baktığımızda, enerji kaynaklarının, stratejik önemi büyük olan yerlerin, insanların çok rahat ve mutlu yaşayabileceği yerlerin Türklerin yaşadığı yerler olduğunu görebiliriz. Bu durumda doğal olarak dünyanın gözlerinin bizlerin üzerinde olması Sonuçunu doğuruyor. Dünyanın en kıymetli yerlerinde Türkler yaşamaktadır.
- Son dönemler için Türkelere baktığımızda; Türkelerin tembelleştiğini kabul etmemiz gerekir. İnsanlığın en büyük düşmanlarından birinin tembellik olduğunu düşünüyorum.Tembellikle nasıl kendimize zarar veriyoruz?
Okumuyoruz; geçmişimizi, dünyayı, dünya tarihini, bilimi, sanatı yeterince öğrenme gereği duymuyoruz. Daha doğrusu öğrenenimiz çok az. Hele bunları bir bütün olarak öğrenen çok çok az. Bu da toplumu ileri götürmüyor.
Tam tersi geri götürebiliyor. Üretim alanında da olması gereken boyutta üretim yapmıyoruz. Hazırcılık ve kolaycılık, var olanı hızla tüketmemize neden oluyur. Kaynaklar tükenince de gayri ahlaki yollara sapılıyor. Sonuç olarak bu durum, her boyutu ile ciddi bir bozulmaya cürümeye neden oluyor. Bozulma da, gelişmemizin önünü kesiyor, birlik olmamızın önünü kesiyor, bize düşmanca davrananların, düşmanlıklarını görmemize engel oluyor, geleceğimizi göremez hale geliyor ve gafil avlanıyoruz. Bu durumdan kurtulmanın yolu: Yeniden bir Kurtuluş Savaşı ruhuyla hareket ederek, çok çalışmalıyız. Birlik olmanın yollarını bulmalıyız. Düşmanınbinbir türlü oyunlarını görerek bu oyunlara engel olmalıyız v.s.
Aslında arkadaşın sorularının yanıtları çok uzun. Çok rahatlıkla bir kitap olabilir. Hem zamanın az olduğu için hem de yerimiz dar olduğu için hem de okuyanları sıkmamak için bulduğum cevapların bir kişmını çok özet olarak yazıyorum.

Selamlar.
Ayşe Eren---------------

Sefer bey,

Önceki mesajimda bahsetmeyi unuttugum kucuk bir eklemeyi gerekli gördüm musadenizle:
Karsilastirma yaptiginiz ülkelerin insanlari bastakilerin yayılmaci ve işgalci politikasi Sonuçu geniş sinirlar içinde yasamakta; fakat “ulusal butunluk” içersinde yasiyor olduklari suphe goturur. Baski ve korkuyla diretilmiş “sozde bir butunluk” bu; gerek ülke içinde gerekse ülke dışındaki komsularini da etkişi hatta tehditi altina alan. Cagimizda bu butunlugün gerçek olmadığıni bahsettiginiz eski Sovyetler Birliği şimdiki Rusya’da ve de bu birlikten ayrilan milletlerde gorduk. Rusya’da ve Cin’de cag dişi dikta yönetimine ve Hindiştan’da kolelige boyun egildi ve bu unsurlarin yasamin hatta ulusal kulturun bir parcasi haline getirilmesi kabullenildi. Bu insanlarin cogu ilk firsatta ülkelerinden kaçip maddi manevi refaha ulasma cabasinda. Baska ülkelerin insanlariyla karsilastirma yapildiginda benim gözlemledigim “Biz Türkler”in nişbeten ne kadar asil, serefli ve yuksek dEğer yargilarina sahip olduğudur. Önceden dedigim gibi iştişnalar kaideyi bozmaz.

Esra Memili
---------------

Sefer Hoca hayirdir bu niye donup donup geliyor cevap ariyorsaniz iyi kotu birseyler yazdi herkes..Ayni yazi niye?
Mia
---------------

Teknik bir hatadan kaynaklandigini saniyorum. Kusura bakmayın.

Sefer Özdemir

---------------

Teknik hata olayini ben pek anlayamadim.. ??
TAAC San Francisco listesinde, bu mesajin uc adet kopyasi moderatorun onaylamasini bekliyor.... Galiba tek gonderilmeyen yer: MontrealTürk listesi... Mesajiniz henuz Kanada listelerine ulasmamiş .. Bilginize sunulur..

--osman EE'78
( hala Deep South 'da )

---------------

Sayın Sefer Özdemir,

TÜRK BİRLESIK DEVLETLERI KURMANIN GEREKLİLİĞİ.
TÜRK BİRLİĞİ NEDEN KURULMALI?

Tarihte, her devirde önemli devletler ve imparatorluklar kuran, kendine özgü medeniyeti ve adaletli yönetimiyle Dünyaya yon veren TÜRK MILLETI'nin tekrar ayağa kalkma zamanı gelmiştir.

Asırlarca SUPER GUÇ konumunda olan devletler çıkarabilen Türk milleti, 17. yüzyılda dünya milletleri arasındaki bu yarışta geriye düşmüştür ve bayrağı İngiliz imparatorluğu ele geçirmiş ve son yüzyılda da bu bayrağı ABD ele geçirmiştir. Soğuk savaş sırasında, tarih için kısa bir sure sayılabilecek 50–70 yıllık bir sure için Rusya'nın kontrolündeki SSCB de bu yarışa ortak olmaya çalışsa da sonuçsuz kalmıştır ve dağılmıştır. Neticede buğun, Süper Güç ABD’dir ve Dünyayı istediği gibi yönetmekte ve her yere kendi çıkarları doğrultusunda istediği şekilde müdahale edebilmektedir.

Yüzyıllarca birbirini yiyen Avrupa devletleri bile, bu süper güce karsı birleşmek durumunda kalmış ve AVRUPA BİRLİĞİNI oluşturmustur. Almanya ve Fransa'nın önderliğindeki AB, Siyasi, Askeri olarak olmamada ekonomik olarak ABD ye alternatife bir güç olmuştur.
Diğer taraftan 1,5 milyarı aşkın nüfusu ve çok hızlı büyüyen ekonomisi ile ÇİN yeniden tarih sahnesine SÜPER GUÇ olarak çıkmıştır ve ABD Nil en güçlü rakibi durumuna gelerek 21. yüzyılda ABD ile çekişmesi muhtemeldir.

RUSYA yine toparlanarak Alternatif güç olma yolundadır ve tekrar bağımsızlığını alan eski SSCB ile bütünleşmeye çalışmaktadır. Hala askeri bakımdan büyük bir güçtür ve dağılmaya rağmen yine dünyanın en geniş toprakları ve zenginlikleri ondadır.

1990 larda SSCB’ nin yıkılması ile birlikte, bugün, Türkiye ile birlikte çok şukur tam bağımsız 7 Türk Cumhuriyeti vardır ve bu 15 yılda ekonomik ve siyasi olarak önemli aşamalar kaydedilmiştir.

Dünyada oluşan bu kutuplaşma veya gruplaşmalara paralel olarak Türk cumhuriyetleri bir araya gelerek güçlerini birleştirmeli ve tarihteki o değişmez yerini en güçlü bir şekilde almalıdır. Aksi takdirde süper güçler arasında PIYON pozisyonunu üstlenmek zorunda kalınabilir ve hatta daha kötüsü özellikle Çin ve Rusya arasında kalan cumhuriyetler ekonomik, siyasi ve askeri olarak kaybolma tehlikesi ile karsılaşabilir.

JAPONYA, Kore ve diğer bazı Uzakdoğu devletleri bu güçlere karsı güçlerini birleştirirken, Arap devletleri büyük petrol zenginliklerine rağmen, tam bir dağınıklık içerişinde, birlikten uzak belirli diş güçlerin oyunları ile tabiri caizse para ve zenginlik içinde sefaleti ve savası yasamaktalar.

Süper Güç olmanın ve kimseye boyun eğmeden yasayabilmenin şartları:
1 - Yeterli Toprak genişliği;
2 - Yeterli nüfus;
3 - Eğitim ve Teknoloji i;
4 - Askeri Güç;
5 - Ekonomik güç.
Bunlara ilaveten dil Birliği, ülkü birliği ve millet olma bilinci de önemli rol oynar.

Bu baslıklara dikkatle bakalim.
Şimdiye kadar tarihe yon veren ve vermesi muhtemel olan milletleri karsilastiralim.
1 – ABD ve İngiltere (UK) (Anglosaksonlar)
2 – AB (Alman ve Fransız kontrollü)
3 – ARAPLAR
4 – JAPONYA
5 – RUSYA
6 – TÜRKLER
7 – CIN

Su anki Türk Cumhuriyetleri Toplam olarak düşünüldüğünde TÜRK MILLETI ne aşamadadır ve hangi konularda kim ne derece zayıf ne derecede güçludur? Türk milletinin en güçlü süper güç olması mümkün müdür veya neler yapmalıdır?

1 – ABD ve İngiltere (UK) (Anglosaksonlar) ele alınırsa, yukarıda bahsi gecen 5 maddede en ileri veya en uygun değer durumda olduğu gorulur. Yeterli toprak genişliği ve yetişmiş insan güçleri ve en ileri teknolojileri askeri ve ekonomik olarak güçlü olmaları ve bu durumlarının sürekliliği için herzeyi meşru sayarak zayıf ülkelerden yaralanmaları 21. yüzyılda da en kuvvetli olmalarını sağlayacaktır.

2 – AVRUPA BİRLİĞİ: Avrupa devletleri tek ele alındığında ABD'nın yanına bile yanaşması mümkün değilken, AB'nın oluşmasından sonra Birliğin bütünleşmesi ve güçlenmesi için zamana ihtiyacı vardır. Nüfus ve toprak genişliği yeterli duruma gelmiştir. Teknoloji ve ekonomide de durum çok iyi olmakla birlikte Askeri güç bakımından güçlenmeye ihtiyacı vardır. En önemli sorun birlik üyelerinin uyum sureci ve entegrasyonudur. Siyasi olarak görüş ayriliklari, tek anayasa veya tek para konularında anlasilamamasi, genişleme surecinin devam etmesi, nüfusun yaslı olması ve zenginlik kaynaklarının (petrol, madenler v.s.) yeterli olmaması birer engel oluşturmakta ve dil birliği ve ülkü birli gide ve siyasi çeşitlilikte süper güç olmanın önündeki engeller olarak gözükmektedir.

3 – ARAPLAR’ da işe durum daha vahimdir ve yakin gelecekte dünyaya yon verebilecek süper güç olması mümkün gözukmemektedir. Birliğin sağlanması durumunda yeterli insene ve toprak, zenginlik olmakla birlikte, ekonomik güç bakımından sadece hammadde, petrol satısına bağlı bir durum söz konusu ve üretime dayalı sanayıleşme yok yani çok yetersiz. Teknoloji çok yetersiz. Askeri güç çok yetersiz.

4 – JAPONYA’ da teknoloji, Nüfus (yaslanıyor) , ekonomik güç çok iyi olmakla birlikte, Yeterli toprak genişliği yok ve dolayişıyla ekonominin temeli hammadde ve petrol, madenler yetersiz. Ordu zaten yok. Yani gelecekte Japonya'nın dünyayı yöneten süper güç olma şansı çok düşük.

5 – RUSYA’ nın, yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginliği. Yeterli insan gücü, eskide olsa yüksek teknoloji ve nükleer güç ve hantalda olsa hala büyük bir askeri gücü var.
Eksikleri, eski teknoloji, yaşlı nüfus, ekonomide zayıflık ve rekabet güçlerinin olmaması.
Yani zayıf taraflarının güçlendirilmesi de nispeten zaman almakla birlikte siyasi iştikrar ve bazı ülkelerle tekrar birlik kurulmasına bağlı olarak güçlü bir Rusya 21. yüzyılda yine sahnede olacaktır.

6 – ÇIN, 21. yüzyılın en korkulacak milleti.1,5 milyardan fazla nüfusu ile dünyanın her tarafına dağılmış birbirlerine kuvvetle bağlı gelenekleri güçlü bir nüfus.
Ekonomik olarak hala yeterli büyüklüğe ulaşmamakla birlikte, Dünya dengelerini etkileyecek bir büyüklük ve hızla büyümeye devam eden bir ekonomi. Yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginlikleri, Teknolojik olarak oldukça ileri ve büyük bir askeri güç.
Eksikleri işe, nüfusunun çok büyük olması bir yerde negatif etki yapmakta ve ekonomik olarak henüz yeterli büyüklükte değil. (kişi bası değerler alındığında çok düşük). Ancak dil ve ülkü birliği gelenekler ve millet olma bilinci çok güçlü.

7 – TÜRK MILLETI'ni ele alırsak, yeni kurulan devletlerle birlikte yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginliği, yeterli nüfus ve insene gücü, güçlü sayılabilecek bir ordu olmakla beraber teknolojik bakımdan dışa bağımlılık Sonuçu askeri gücün yeterli olmaması, nükleer güç eksikliği, diğer rakiplere göre zayıf ve bağımlı ekonomi.

SONUÇ – Görüldüğü gibi tek tek ele alındığında TÜRK CUMHURİYETLERİ Türkiye dâhil, diğer güçlü ülkeler veya milletler karsısında maalesef bir şey ifade edemiyor.
Su anki durumda zenginlik kaynaklarımız, madenler, petrol hammadde halinde maalesef süper güçlere giderken onları daha da güçlendirmekte. Cografi genişlik büyük olmakla birlikte arada fiziki olarak kopukluk var. (Ermenistan'dan dolayı). Dil konusunda çok büyük problem var. Ayni soydan olan halklar arasında ortak anlaşabileceğimiz bir DIL, HATTA ALFABE maalesef yok. En önemlisi ülkü birliğimiz yok. Millet olma bilincimiz yok.
Kazak, Kirgiz, Ozbek, Azeri, Türkmen, Uygur, Tatar, Türk(Türkiye'li Türk) ve diğer boyların TÜRKLUK ANLAYİŞLARI VE TÜRK DEYINCE ANLADIKLARI FARKLI. Yetmiş yıllık Rus idaresinin asimilasyon politikaları ile birçok yerde ve oldukça büyük bir çoğunlukça TÜRK DENINCE Anadolu veya Türkiye Türku, Ahiska türkü anlasilmaktadir. YANI MILLET OLMA VE TÜRKLUK ANLAYİŞI MUTLAKA GÜÇLENDIRILMELIDIR.

Bölgesel olarak nüfus dağılımları çok farklılık göstermekle birlikte özellikle Kazakistan'da RUS NUFUSU VE KULTURU, TÜRK MILLETI ve BİRLİĞİ önünde önemli bir engel olarak durmaktadır. ASLINDA, 16 MILYONLUK NUFUSU(sadece 7 milyonu kazak ve 1–2 milyon diğer Türk halkları) ile RUSYA’NIN kutup ayısı ve Çin’in ejderhası arasında kalan KAZAKİSTAN tehlikenin farkındadır ve bu nedenle ileri görüşlü devlet başkanı NURSULTAN NAZARBAYEV ciddi olarak TÜRK BİRLİĞİNIN KURULMASINDAN bahsetmiş ve teklifte bulunmuştur.

Bu nedenle TÜRK MILLETI'nin geleceği, refahı ve dünyada söz sahibi olabilmesi için yapılacak şeyler bellidir. Zayif yanlarımızı yukarıda belirttik. Bu eksikleri giderebilmek için önce birleşmek birlik olmak gereklidir. Yani artik daha fazla zaman kaybetmeye tahammülümüz yok.

TÜRK BİRLİĞİ İÇİN TABANDAN, YANI HALKTAN GELECEK İŞTEK VE DESTEK ÖNEMLİ ROL OYNAMAKLA BİRLIKTE, ESAS GÖREV DEVLET VE HUKUMET BAŞKANLARINDADIR VE BUNLAR ON AYAK OLMALIDIR. NITEKIM BÖYLE BİR İSTEK VE TEKLIF KAZAKİSTANDAN BIZZAT GELMİŞTIR VE BUNUN UZERINE GITMEK VE DEVAMINI GETIRMEK, HIZLANDIRMAK YANI TÜRK BİRLİĞİNI KURMAK BUTUN TÜRK DEVLET BAŞKANLARIMIZIN EN ÖNEMLİ GÖREVI VE HEDEFI OLMALIDIR.
BU GÖREVI VE SORUMLULUGU YERINE GETIRMEYEN, AGIRDAN ALAN KIM OLURSA OLSUN TÜRK MILLETI KARSİŞINDA VEBAL ALTINDA OLUR.

Uyan ey asıl Türk milleti!

Kendine gel ve ayağa kalk artık!
Birlik olmaktan başka caremız yok.
Zamanıdır artık birleşmenin.
Zamanıdır artık dünyada söz sahibi olmanın.
Zamanıdır artık dünyaya adaleti getirmenin.

Zamanıdır artık Türk Birliği'nin.

Rahmetullah CETIN
ALMATY-KAZAKİSTAN

---------------
Merhaba Sayın Sefer Özdemir,

Yorumumu rica etmiştiniz. Ben de yazmaya karar verdim.

Türk Dünyası Birliği'nin kurulması için engelleri önce söyleyim. Bunların en başliça olanı ortak tarih, kültür, dilimizin olmasına rağmen hala birbirimizden uzak olmamızdır. Nitekim Türkiye ve Azerbaycan dışında diğer bağımsız ülkelerle ilişkiler üst düzeyde olmasına karşın bir ayricalık vardır. Diğer Türk cumhuriyetlerinin gençleri bile kendilerine Türk adinin verilmesine karşıdırlar. Demin bir Kazakistan’lı bir arkadaşa söylemiştim ki, “siz de Türksünüz. Neden bizden uzakta yer alıyorsunuz?” cevabında ise söylemişti ki, “Biz Türk değiliz. Biz Türklerden daha buyuguz. Neden Türklere göre kendimizi küçümseyelim?” Bunun da temel nedeni bana göre Türk cumhiriyetlerinde bilgilendirmenin doğru yönde olmamasıdır. Eğer o arkadaşa zamanında Türkün büyüklüğü, ortaklığımız anlatılsaydı o ve onun gibi milyonları asan kazak Türkleri bugun bana ve benim gibi Türk Birliğini hep rüyalarında gören insanlara böyle şey söylemezdi.

Bana göre Türk Birliği’nin kurulması iktidara bağımlı olmayan bir şeydir. Örneğin buğun Türk Cumhuriyetlerinin görevlileri bir araya gelirken hep Türk Birliğinden söz ederler. Böyle bir durumdan yaralanmakta bir fayda vardır. Mutlaka iktidarın değişmesi söz konusu olmamalı aslında.

Ortak ticaret işleminin kurulması, vize falan gerekmeden kendi ülkemde hareket ediyormuş gibi tüm diğer Türk Cumhuriyetlerinde de dolaşmak iznimiz olursa o zaman toplumlarımız arasında bir yaklaşma olur. Yani ben istediğim anda çok düşük bir fiyatla Kazakistan gecip oranin nüfusu ile istediğim ilişkiyi kurabilirsem ileride Türk Birliği'nin kurulmasını omuzlarında taşıyan gençlik arasında sıcaklık ortaya çıkar ki, bu da eninde sonunda AB’ye karşı olmasa bile, o seviyede bir ortaklık kurabiliriz. Her halde gençler cumhuriyetlerin geleceğidir.

Türk Gençliklerinin yaklaşması için etkinlikler kurulmalı, bunun için bütçe olmalı ve bütçeden etkinliklere davetli gençlerin tüm masraflarını karşılayacak bir şekilde kisim ayrılmalıdır. Böyle oldukta çocuğunu her hangi bir Türk devletine yollayan anne baba da rahatsız olmaz ve kendi cebinden para harcamamağın yani sıra bir de evladına garantinin sağlanmasına inana bilir. Sonda da bu Türk Birliği'nin kurulması için en uygun bir ortamın hazır olmasına çıkaracaktır.

Yazıyı saatlerce okunacak şekilde uzata bilirdim. Amma size okumak zor olmamasından dolayı burada bitirmek isterim. Sonda bir daha söylemek isterim ki, her şey gençliğin elindedir. Ve bu işleri gençlerin göre bilmesi için düzey kurmaya gerek vardır.

Saygılarımla,
Elvin Ovsetsoy

---------------.

TÜRK BİRLİĞİNİ GERÇEKLEŞTİRMENİN NERESİNDEYİZ?

Sibirya'nın en uçlarından başlayarak Avrupa'ya kadar uzanan milyonlarca km2lik büyük bir coğrafyada, 250 milyondan fazla Türk nüfusu ve bu büyük Türk Coğrafyasında yaşayan soydaşlarımızın sahip oldukları ortak değerleri ve güçleri birleştirme düşüncesiyle yola çıkan herkese yürekten minnet borcumuz var.

Türk Bir Dev olarak belirlenmiş olan hedeften sapmadan, 7 Türk devleti arasında birlik çalışmasını gerçekleştirmek için elbette yüzlerce faktörün bir araya gelmesi gerekir. Bu süreçte önemli olan; inanmak ve bu yolda sabirla, azimle çalışmaktır.
Bu arzunun gerçekleşmesi için temelde, yoğun bir talep olması en önemli faktördür. Tabi bu konuda çok büyük arzulara sahip olan insanlar olduğu gibi bu konudan uzak ve fikri olmayanlar, hatta karşı olanlar da azımsanmayacak kadar fazladır. Bu konuda çok büyük arzusu olanların yapmaları gerekenler unutulmamalıdır ki güçleri oranında yüklerin altına girmeleri ve kaldırabildikleri yükü omuzlamaları olmalıdır. Ağır yük altına girmek ütopik olmaktan öteye geçmez.

Bu çalışmaların en önemlisi, 7 Türk Devletinin hepsinde eş zamanlı olarak büyük bir kamuoyu oluşturarak bütün Türk devletlerinde birlik fikrinin gündeme oturtulmasıdır. Çeşitli kültürel ve sosyal aktivitelerle, konferanslarla, sempozyumlarla ve en önemlisi işe gençlik çalışmaları ile kamuoyu oluşturulabilir ve gündemde tutulabilir. Tabi bütün bunları gerçekleştirmek için sağlam ve güçlü bir finans kaynağı olması en önemli faktörlerin başında yer alır.
Bu çalışmalar için 10 yıl gibi bir süre belirlenmiş olması sanırım fazla iyimserlik olur. Çünkü bu ve benzeri çalışmalar bir süreçtir. Bu sürecin birçok olgunluklardan geçmesi gerekir. Beslenmesi, bakılması, yeşertilmesi gerekir.

Bu konuda göz ardı etmememiz gereken en önemli hususlardan biri de, Türk Birliğine, diğer Türk devletlerinde yaşayan soydaşlarımızın bakış açılarıdır. Bu ülkelerde de yaklaşımlar farklılıklar göstermektedir. Soydaşlarımızın büyük çoğunluğu çok saf duygularla bu birlikten yabadırlar. Ama günlük yaşamdaki zorluklar maalesef bu fikri arka planlara itmektedir. Bu fikrin diri tutulması ve birinci plana çıkarılması en önemli mişyonlarımızdan biri olmalıdır.

Bütün bu tespitler doğrultusunda kendimize şu soruyu sormalıyız. Biz Kimiz? Bizim Gücümüz Nedir? (Siyasal, ekonomik ve insan kaynakları açısından) Bizden başka kimler bu alanda büyük bir istek duymaktadır? Sovyetlerin dağılmasından sonra bu konuda ülke başkanları düzeyinde büyük arzular ve çalışmalar olmuştur ama neden Sonuça ulaşılamamıştır? Vs. vs. ve aldığımız cevaba görede bir yol haritası çizmeli, o istikamette adımlar atmalıyız.

Bizler Türk Birliğine inanmış bir avuç gönüllüyüz. İnandığımız dava ile ilgili hayallerimizi gerçekleştirmek için adımlar atıyor, emek, zaman ve enerjimizi harcıyoruz. Hayal etmek bir işin yarişını çözmek demektir.
Bu çalışmaların temel taşlarını oluşturmaya çalışan Sayın Sefer ÖZDEMİR ve bu davaya inanmış 5000 topluluk üyesinin ilk adımları büyük bir çığın ilk kartopu olacaktır. Dileğimiz bu çalışmaların belirlenen zaman dilimi içinde gerçekleşmesidir. Çalışmalarda katkısı bulunan herkese saygılar sunar BaşarılarıMızın devamını dilerim.

Ragıp SARI

---------------

Sayın Özdemir,

Nisanın ikinci haftasında İzmir'de olacağınızı yazdınız, biz Nisanın 14. ve 15.ci günü özellikle sizi görmeye İzmir’e geliyoruz, ve size Atatürk’ün ömrünün vefa etmediği misak-i milli sınırlarını tesis edemediği ve gözünün acık gittiği, bize vasiyet ettiği halde, sizin Türk Birliği olarak empoze ettiğiniz yani birleşme tesis edilse bile misak-i milli haritamızı küçültme yetkisini nasıl kendinizde buluyorsunuz, onu sormaya geleceğiz.

Bir milleti hem de Türk milleti için şehitler vermiş bir partinin yâda bir vatansever kesimin üstünde olmak için bir tüzük nasıl yaparsınız, bunu bu millete söyleme haddini, cüretini nasıl gösteriyorsunuz, sizinle yüz yüze gelmeden anlayamayacağımız için geliyoruz, belkıde sizin hakkınızda yanlış duşunmuş olabiliriz, haksizlik yapmamak için geliyoruz.

Açıkçası sizden şüpheleniyoruz ama size temkinli yaklasiyoruz, olaki samimisinizdir, Türkluk için iyi bir şey yapmak istiyorsunuzdur ama bilinki çok yanlış strateji içindesiniz, çok hatalarınız var.
Sayın Özdemir, paranızla misal bir parfüm reklâmını yapabilirsiniz, odul dagitabilirsiniz, ya da AKP gibi bir parti kurabilir herkese, hereve nevale dağıtabilirsiniz ama bir milletin tarihinde en zor, kusatilmiş durumunda vatanseverlerin dikkatini BİR MİLLETİN, IRKIN dikkatini dagitamazsiniz, bolemezsiniz, oyle bir sorumsuzluk yapmaya kimse mezun değildir, bu millet sahipsiz değil.

Görüşmek dilegiyle, hayirli yolculuklar,
Riyam Güder

---------------

YNT: TürkBirDev >> Re: Adaylarımızdan yorum ricası

Sayın Yılmaz Örmeci Bey ve TürkBirDev Grubu Üyeleri, Merhaba.

İyi niyetleriniz için candan teşekkür ederim. Görüşlerinizle bizleri aydınlattığınız için sağ olun. Türk Devletleri Birliğine "gerekçe" olarak belirttiğiniz iki öneriniz çok doğru. Belirttiğiniz gibi dünyada pek çok uluslar arası birlikler geliştirilmiştir ve her birlik içinde var olan üye ülkeler birbirleriyle el tutmaktadırlar. Bu gibi birliklerin arasında yalnız Türklerin kendi aralarında olması gereken bir birliği yoktur. Bence Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne girmesi büyük bir siyasi hata olur ve Türk dünyasının geleceğini tehlikeye düşürür. Zaten Avrupa'linin Türkleri Avrupa Birliğine kabul edecekleri yok. Türkiye'yi boşuna uğraştırıp Türkiye için zaman kaybına sebep oluyorlar. Türkiye'yi AB'ye üye olarak kabul etseler bile bu ancak Türkiye'yi bir sürü şartlarla kiskıvrak bağladıktan sonra ve ikinci sınıf bir "üye" haline getirdikten sonra olabilir. Irkçılık güden ve toplumlar arasında "sınıf" yaratan bir sistemin içine Türkler alınırsa ancak kendilerine hizmet eden bir grup olarak yani sömürülen bir taraf olarak alınırlar. Bu da Türklerin asla kabul edeceği bir durum değildir ve de olmamalıdır.

Türk dünyasının güvenceli geleceği kendi aralarında bir Türk Devletleri Birliği'nin kurulmasındadır. Ancak çok yönlü bir Türk Dünyası Birliği geliştirildiğinde bütün diğer "Birliklerle" yarışabilme gücü ortaya çıkar. Türkler kendi baslarına bölük kaldıklarinda, tekrar teker teker yutulmak durumuna düşerler. Onun için vakit geçirmeden en yakin zamanda gereken "birliğe" gidilmelidir.

İkinci öneriniz de en basta gelen bir öneri. Birlemiş Milletler Teşkilatı’nın Güvenlik Konseyi belirli bir grubun çıkarına işleyen, demokratik olmaktan çok uzak, dünyaya sulh getirme yerine bilakis bazı kararları ile ya soğuk harbi kışkırtan ya da Sıcak harbin oluşmasına sebepler hazırlayan bir teşkilat. Irak'a yapılan kanunsuz saldırıyı durduramayan ve bu sebeple kendi varlığını sıfırlayan bu teşkilatın yeniden yapılanması gerekmektedir. Şimdiki haliyle gayri demokratik işleyen bu teşkilata ve onun yerini alacak yeni Güvenlik Konseyinde Türk Dünyasını temsil eden bir Türk Devletleri Birliğinin de olması hem Türkler için ve hem de dünya halkları için çok önemlidir. Dediğiniz gibi, ancak Türk Dünyası birleşip de aralarında bir BİRLIK kurduklarında Güvenlik Konseyinde olmaları daha kolaylıkla gerçekleşebilir.
Selam ve sevgi ile
Polat Kaya.
---------------

Saygıdeğer Polat Kaya,

Önce adaylık surecinizde basarılar dilerim. Türk Birliği’nin oluşturulması gerekçeleri üzerinde durmuşsunuz. İzninizle en büyük gerekçelerden ikisini de ben sıralayayım:

Buğun dünya konjonktürüne baktığımızda birçok ekonomik ve siyasal birlik olduğunu görüyoruz. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması (North American Free Trade Agreement-NAFTA), Avrupa Birliği, Latin Amerika Birliği, Arap Birliği, Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği - OPEC, Şanghay Birliği gibi oluşumlar, içinde bulunan ülkelerin güçlü olmak için oluşturdukları, ekonomik ve siyasal alanlarda bu gücü hissettirdikleri birlikler. Ülkemizin de içinde bulunduğu benzer bir birlik olarak ise Karadeniz Ekonomik İşbirliği olmakla birlikte bu oluşum diğerlerine Göre çok cılız ve yapı itibari ile de zorlama bir birlik olarak görünmekte.

Bu itibarla Dünya yüzünde böyle bir birliğin olmadığı tek bölge Türkiye’nin de içinde bulunduğu Türk Cumhuriyetleri coğrafyasıdır. Bir tek bu alan bos kalmıştır. Birinci en önemli neden budur.
İkinci nedeni ise Birlemiş Milletler Teşkilatı’nın yapisına baktığımızda anlayabiliyoruz. Güvenlik Konseyi'ni oluşturan 5 ülkenin 4'ü Hıristiyan. Üstelik bütün büyük Hıriştiyan mezhepleri bu güce sahip. Anglikan İngiltere, Protestan Amerika, Katolik Fransa ve Ortodoks Rusya. Geride sadece Cin Halk Cumhuriyeti kalıyor. Bu adaletsiz ve son derece hâkim yapı Birleşmiş Milletler'in saygınlığına da gölge düşürüyor. 350 Milyonluk Türk Dünyası, 1 Milyarlık Hindistan, 150 Milyonluk Arap Dünyası, Afrika ve diğer Müslüman ülkelerin hiçbirinin böyle bir yapı içinde yer almaması çok ilginç, değil mi?

Türk Devletleri Birliği kurulursa (ki ben en kisa surede kurulacağına inanıyorum) BM'de Güvenlik Konseyi üyesi olmayan, gerek nüfus, gerek dinsel yapı ve gerekse coğrafya acişından daha adaletli bir oluşum hazırlanabilir. Bu teşkilat sadece güçlü olan ülkelere değil, tüm dünyaya hizmet verebilecek bir yapıya kavuşturulabilir. Açıkçası Türkiye diğer ülkelerle de anlaşarak (örneğin Hindistan, Pakistan, Müslüman Afrika ülkeleri, birkaç Arap ülkesi, hatta Japonya ve hatta Rusya ile) Hindistan'la birlikte Güvenlik Konseyi üyesi olabilir, İngiltere ya da Fransa'dan biri de düşebilir. Bu öneriyi 80'nin üzerinde dünya ülkesinin destekleyeceğine inanıyorum.
Kurulacak Türk Birliği içindeki güçlü yapısı, hem siyasal, hem ekonomik bakımdan bu 5 ülkeye de yakin durumda olması nedenlerinden ötürü Türkiye’nin Birleşmiş Milletler'de Güvenlik Konseyi üyesi olması; her şeyden önce dünya ve bölge barişı, enerji kaynaklarının adil dağîlimi ve sürekli savaşan, savaştırılan bölgemiz ülkelerinin haklarının korunması bakımından son derece önemlidir.

Saygı ve selamlarımı sunar, aday gösterdiğim Sayın Mustafa Aksoy ile birlikte tüm adaylara basarılar dilerim.

Yılmaz Örmeci

---------------

Sayın Sefer Özdemir, Merhaba.

Türk devletleri Birliği'nin oluşturulması yolunda gösterdiğiniz gayretlerden ötürü sizi kutlarım ve teşekkür ederim. "Türk Birliği’nin oluşturulması için gereken atılımlar" baslıklı ekli yazınız gidilmesi gereken bir yol haritasını içeriyor ki işaretlediğiniz hususlar atılması gereken adımları doğru olarak tanımlıyor.

Bu listeye daha pek çok konular katılabilir, fakat bunlar yol alındıkça da yapılabilir. Şimdilik en önemli olanı, fikir tohumunun atılması idi ki bu da bu günkü haliyle yapılmış durumdadır. Bu fikrin tohumun atılmasına katkıları olan bütün TürkBirDev üyelerine candan teşekkür ederim. Hepiniz sağ olun var olun.

Bu arada izninizle be derim ki bu "yol haritasına" ilave olarak, bu yola neden gidilmek istendiğinin ikna edici bir dille ve çeşitli Türkçe ağızlarda yazılmış bir "gerekçesi" de olmalıdır. Bu gerekçe de, dünyada uluslar arasında oluşan siyasal, ekonomik ve askeri davranışların yarattığı güvensizlik şartları içinde neden bir "Türk Devletleri Birliği"nin oluşmasına gerek duyulduğu, böyle bir birliğin oluşması halinde Türk dünyasına ekonomik, sosyal yasam ve ortak savunma ve bunlar gibi pek çok konuda güvenceler getirebileceği izah edilmelidir. Bu örnek tanıtım belgesi bütün Türk dünyasında hem bastaki idarecilere ve hem de halka en yakin zamanda dağıtılmalıdır.

Bu yola gidilirken, bu fikre "EVET" diyecek yeni vekillerin meclise seçilmesini beklemekle kalınmamalı, her Türk ülkesindeki devlet başkanlarına ve halen meclise seçilmiş vekillere şimdiden anlatılmalıdır. İnanıyorum ki daha şimdiden Türk Birliği için EVET demeğe hazır olan devlet başkanları, hükümet başkanları, bakanlar, vekiller ve de halk arasında binlerce kimse vardır. Bir tanıtım ve gerekçe belgesiyle onları şimdiden bilgilendirip konu hakkında yardımları istenmeli ve hedefe nasıl varılabileceği hususunda görüşleri alınmalı ve ayni zamanda kendilerinin de bu fikrin gelişmesine hazırlanması gerektiği önerilmelidir. Zira birleşme anlaşmasını yapacak olan yine o devletlerin temsilcileridir. Hâlihazırda iş basında olup da Türk Birliği fikrine EVET diyecek kimseler hem meclise yeni seçileceklere önder olabilecek ve hem de halkı ikna edebilecek durumdadırlar. Yalnız bütün bunlar yapılırken bir hususa özellikle dikkat edilmelidir. Söyle ki, sizinde çoğu yazılarınızın altında belirttiğiniz gibi, bu konu bir particilik meselesi değildir, aksine kişiler ve partiler üstü Türk ulusunun meselesidir. Mevcut Türk devletlerinden ve halen bağımsız devlet olmayan Türk cumhuriyetlerinden her konuda daha üstün güçte bir birlik ve beraberlik yaratma ve Türk dünyasının geleceğini, dilini, dinini, kimliğini ve de medeniyetini koruma ve güvence altına alma meselesidir. Böylece ben Türküm diyen herkesin birbiriyle el tutup Türk Birliği fikri etrafında toplanması kavramı ve zamanıdır.
Türk dünyasının esi görülmemiş zenginlikte ve kökü binlerce sene gerilere giden çok çeşitli kültürü vardır. Bu kültür rengârenk bir kültür halisidir. Ona sahip çıkılmadıkça başkaları, geçmişte olduğu gibi, uyduruk sebeplerle ve ad değiştirmek yoluyla hemen sahiplenmeğe hazır durumdadır. Bu muhteşem kültür sesiyle, sözüyle, tarihi ile bilgini ile ozanı ile iş adamı ile ve bütün yayın imkânları ile Türk Devletleri Birliği'nin her yöresine yayılmalı ve insanlarını birbiriyle kaynaştırmalıdır.

Selam ve sevgi ile
Polat Kaya

---------------

Sn. Sefer Özdemir,

Hani derler ya iyıler, kötüler kadar cesaretli olsaydı bu dünya böyle olmazdı diye. Gerçektende öyle. Bizler şimdi en az kötüler kadar cesaretli olmalıyız. Demokratik sistemde halkın en büyük gücü elindeki oy hakkidir, bunun dışında baskı grupları ve lobicilik faaliyetleride önemlidir. Ben inanıyorum ki Türkiye’de ve diğer Türk Cumhuriyetlerinde eminim ki Türk birliğine inanan, sesini bizlere duyuramasa da bunu cani gönülden isteyen birçok arkadasimiz, buyugumuz ve küçüğümüz var.

Hep özlü sözlerden gidiyor gibiyim ama bir reklamda gördüğüm bir söz vardı kontrolsüz güç, guc değildir diye. İste tam bu durumu ozetliyor, aslinda güçlüyüz ama bunu kontrol etmek ve fikre inananları bir araya getirmek gerekiyor öncelikle. Aramızda bölgesel örgütlenmeler yapılmalıdır ve her bölge örgütü bölgesi ile ilgili halk çalışmaları yapmalıdır.

Benim şahsi fikrim sivil toplum kuruluşlarının, ülkemizde siyasi arenada maalesef çok etkisiz olduğu yönündedir. Bu nedenle kanımca çok iyi örgütlenerek, sizinde bahsettiğiniz gibi oy sayımızı gösteren imzalarımızla gerekli yerlere başvurmalıyız. Basında sesimizi duyurmalı gerekirse herkes bulunduğu şehirde halkı bilinçlendirmek için çalışmalarda bulunmalı bunun için oluşturulacak bir kurul ortak broşürler, kitapcik, vs gibi dokumanlar hazırlamalıdır. Bu hazırlanan broşürler halka ulaştırılmalıdır. Ancak bu konuda bence yapmamız gereken halkımızın önüne esaslı bilgileri koymak, gerçekleri anlatmak ve bir gelecek haritası çıkarmaktır ancak bilimsel olmak, ütopik vaatlerden kaçınmak önemlidir. Kaldı ki kurulacak bir Türk Birliği Türk halkının beklentilerini kesinlikle karşılayacak, insanlar konuyla ilgili gerçekleri öğrendiklerinde yürekleriyle bizi sonuna kadar destekleyecekler ve devletlerimizin bu konuda çalışmalarda bulunmaları için kendi demokratik haklarını kullanacaklardır. Devletimize konuyu iletirken ise bir yol haritası çıkarmak yerinde olacaktır sizinde dediğiniz gibi. Hatta bu yol haritası ilk yapmamız gereken iş olmalıdır zira bizlerde yürüyeceğimiz bu yolda bir sonraki adımımızı bilerek hedeften şaşmadan ilerleyebiliriz.

Son olarak eklemek isterim ki: Burda ki iletileri okuyorum o kadar mutlu oluyorum ki bu kadar donanımlı bir topluluk hayatımda görmedim. Türk Birliğini sağlayacak güçteyiz. Konuyla ilgili ihtiyacımız olan ise ATAMIZIN dediği gibi ASIL KANIMIZDA mevcuttur.

Saygılarımla,
Rezzan Neslihan Vural.

---------------

Sayın Sefer Bey,

Öncelikle böyle büyük bir projenin başlamasına liderlik ettiğiniz için sizi gönülden kutlayıp takdir ediyorum ve çalışmalarınızda her zaman yanınızda ve size destek olacağımı tekrardan belirtmek istiyorum. Size Türk-Amerikan kurulusunun web-sitesinde çıkan yazımın kişaltılmış bir kopyasını göndermek istiyorum.

"Yaşasın Türk Birliği ve Ne Mutlu Türküm Diyene"

Saygılarımla,
Hakan Kip.

Dünya’da ve Türkiye’de küreselleşmenin etkileri, milliyetçilik ve Türk Birliği –
Yazar: Hakan Kip

1960'lı yıllar Marksişt ve Liberal beklentilerin aksine, modernleşme, devletleşme ve milli devlet oluşturma akımlarına sahne oldu. Hechter'e göre; etnik kimlik sosyal kimliktir ve ortak kültür, ortak tarih veya ortak ırka dayanabilir. Bu bağlamda etnik kimlik sübjektiftir. ( DeVos 1975, Enloe 1973, Patterson 1975)

Etnik kimlik, ırk temeline ilk kez 1985 yılında Horowitz ile dayandırılmıştır. Wolf (1988)'da, ortak biyolojik miras ile kültürel mirası eş tutmuştur. 1990'lı yıllara geldiğimizde, etnik ideolojilerin tamamen ırk kökenine indirgenmeye başlandığını görüyoruz. (Hollinger 1997).

Etnik kimlik tanımlamalarında, kavramlar üzerinde bir anlaşma yoktur veya tanımlar zamana ve günün belirlediği sosyo-ekonomik, sosyo-politik anlayışa göre değişebilmektedir.
Kültürel miras kavramı, tarihsel ve genetik miras kavramlarından farklı, tamamı ile öznel bir kavramdır ve bu miraslardan hangişinin benimseneceği ulusal bir tercihtir. Türk Milleti bu seçimi Atatürk ile birlikte başlayan süreçte yapmıştır. Bu anlayışa göre, kendisini Türk olarak tanımlayan herkes Tür’ tür. Türkiye de 'etniçity' kavramının tamamı ile biyolojik kökene oturtulmaya çalışıldığı son bir kaç yıllık süreçte, farklı ırkların oluşturduğu ortak kültür, tarih ve mirasın kasıtlı olarak reddedildiğini görüyoruz.

Türkiye ise bu bağlamda Türkiye halkının %80'ine yakininin bilimsel araştırmalarda Orta Asya üst genetik grubuna dahil olduğu ortaya çıktığı (National Geographic -Geographic Project) ve %90’inin üzerinde (Languages of the World) aynı dil kökenini paylaşmasına rağmen, ırka dayanmaktan daha çok uzlaştırıcı, ortak tarih ve mirasa dayalı bir Türk milliyetçiliği esas alınmıştır. Fakat bunun karşişında ırk temelini esas alan ayrılıkçı Kürt milliyetçiliği dayatmalarının mantığı nedir? Kurdlere milliyetçilik adi altında mantığı ve bilimselliği olmayan bir milliyetçilik gösterilip uygulanmasına çalışılmıştır. Kurdler; kökeni kısmen Türk ve kişmen Ortadoğulu olduğu halde dili ve kültürü İranlı olan bölgenin azınlık bir halkıdır. Kurt milliyetçiliğinin ırka dayandırılması tamamen bilimsel olmayan ve yalan propagandalardan ve kışkırtmalardan kaynaklanmıştır.

Günümüzün karmaşık toplum yapisında kültür, hem ortak hem de ayrışan yanları olan toplulukların oluşturduğu, bir yandan süreklilik gösterirken diğer yandan değişimi de içeren bir olgu değil midir? Böyle bir yapı içerişinde 'etnik' tanımının basitçe genetik kökene indirgenmesi, kültürel küreselleşmenin suni dayatması değil de nedir?

"Ethnicity" kavramını ırk temeline indirgeyen bu yeni küreselleşme anlayışı, ulus devlet modellerinde, etnik gruplar arasında çıkar çatışmalarına yol açarak düşmanlığı körüklemekte ve böylece politik ve ekonomik iştikrarı tehdit etmektedir. Ancak tüm bu olumsuzluklara karşın, "çok etnik yapılı toplum" savı dayatılmaktadır. Amaç ulus devletleri etnik parçalara ayırmaktır ve devletleri küçültmektir. Bu savın destekçileri, birlikte yaşamanın, çalışmanın, ortak tarihi geçmişe sahip olmanın getirdiği tamamı ile kendiliğinden oluşan doğal asimilasyonu bilinçli olarak göz ardı etmektedirler. Bu kültürel dönüşüm, çoğunluk kültürünün azınlık üzerine dayattığı bir asimilasyon değil, eğitimin, birlikte yaşamanın, kader birliği etmenin getirdiği doğal bir sosyal dönüşümdür.

Kymliçka'nın ünlü "çok kültürlü vatandaşlık" isimli çalışmasında (1995), günümüz ülkelerinin çoğunun, kültürel farklılıklar gösteren 5000 etnik grubun yaşadığı ve 600 dilin konuşulduğu yerler olması nedeni ile en uygün çözümün, çok kültürlülüğü tanımak olduğu iddia edilmektedir. Kymliçka'nın bu popülist çalışması, bugün kültürel emperyalizmin el kitabidir. Kymliçka'nın bu eserine ırk ile kültürü birbirine karıştırdığı ve öznel bir yoruma vardığı eleştirisi getirilmektedir. Böylece, dayatma tanımlar ile ortak kültüre dayalı ve ortak geçmişi olan, ancak farklı genetik yapılara sahip toplulukların yaşadığı birçok ülke, çok kültürlü bir geleceğe zorlanmaktadır.

Tarihçi Hollinger 1995'de yaptığı bir çalışmada çok çarpıcı sonuçlar ortaya koyar. Hollinger e göre çok kültürlü Amerikan toplumu, 20. yüzyılın başlarında, bugüne kıyasla daha çok kültürel farklar göstermektedir. Dr. Francis'e göre ise "çok kültürlülük", üzerinde çalışılması gereken sosyolojik bir olgu değil, politik gücü ele geçirmeye ve mevcut kültürü yok etmeye, gerçeği susturup yalanı korumaya yönelik bir taktiktir, dolayısıyla da teorileştirilemez.

Doğal asimilasyon ve bütünleşme Sonucu etnik grupların ortak tarihsel ve kültürel miras sahibi olduğu ülkelerde, dayatma ile bu ortak kültürden uzaklaştırma çabaları, kanlı eylemler ve ırklar arası çatışmalara yol açacak şekilde desteklenmektedir. Çok kültürlülük dayatmalarının bir sonraki aşaması ise "politik tanınmadır. Lopez, 1997'deki çalışmasında, çok kültürlülüğün, etnik grupların genel talebi olmayıp, kültürel farkların azalmasından rahatsız olan etnik elimin ve politikacıların dayatması olduğunu söyler ve böylece ortaya çıkan Sonucu, zorlama bir ideoloji olarak adlandırır. Çok kültürlülük ideolojişi, kültürel farkları abartarak, suni bir küresel kültürel asimilasyon yaratmaktadır.

Bu bağlamda, küresel emperyalistler açısından etnik ve dini hoşgörü yalnızca toplumsal geçiş süreçlerinde kullanılan bir araçtır. Amaç ise, kültürel küreselleşmeyi sağlamaktır. Bu mantık çerçevesinde bakıldığında, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'da Kürt elimin dayattığı kültürel hakların tanınması talebinin gerçek yüzü daha iyi görülebilir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu, Türk Milleti için Kürt ayrılıkçılarının ve dolayısı ile de küreselcilerin insafına terk edilemeyecek kadar çok önemlidir. Yine bu bağlamda, Türk kültürüne "Anadolu kültürü" gibi miyop bir anlayışla yaklaşanların da, kültürel küreselleşmeye hayır demenin tek yolunun, kendi küresel kutbunu yaratmaktan geçtiğini algılaması gerekir. Nasıl ki Atatürk Milliyetçiliği, Türkiye'nin çağdaşlaşma projesinde en önemli faktör olmuş ise, Türk kültür milliyetçiliği ve en önemlisi TÜRK BİRLİĞİ geleceğin mutlak modelidir.

Gün Türklerin yeniden birleşecegi ve ufuktan bir güneş gibi doğacagi gündür.
" NE MUTLU TÜRKUM DIYENE VE TÜRK BİRLİĞİNE"

---------------

Cevap: Türk Birliğinin oluşturulması için gereken atılımlar

Türk Birliği’nin gerçekleştirilmesi için iki yol var:
1) Tabandan, halktan gelen bir istek ve bu isteğin oylara dönüşerek Türk Birliği için "EVET" diyecek vekilleri meclise seçmektir;
2) Halihazırda halkı temsil eden milletvekillerinin ve devlet başkanlarının Türk Birliği’ne "EVET" diyebilmelerini ve müzakerelere başlamalarını sağlamaktır. ..

Sayın Sefer Bey,

Yukarıda yazmış olduğunuz fikirlerinizi okudum. Bildiğiniz gibi sağlık sorunlarım var, kusura bakmayın, sizi daha önce cevaplayamadım. Şimdi benim naçizane görüşüm olacak, herkes affetsin, ama Türk Birliği’nin basarı ile oluşturulması ve dünyada sayılması için öncelikli olarak kişilikli dürüst ve halkı peşinden sürükleyip gerçek birlik nedir, ne değildir görüsünü halka paylaşabilecek bir lider veya liderler grubu yetiştirilmeli veya seçilmeli. Bu amaç doğrultusunda bu kişiler hayatlarını bu işe çalışarak harcamalıdırlar diye düşünüyorum. Yani bence bu kişi veya kişilerin tek yasam amaçları ve yaptırımları bu konu üzerinde olmalı diye inanmaktayım, kısa ve öz kişilerin işleri sadece bu olmalıdır ve ülkelerini kayıtsız şartsız sevmeli ve korumalıdırlar diye inanmaktayım, geçim derdi vs falan türünde şeyleri düşünmemeli her koşulda birliğin gerçekleştirilmesi için çalışmalıdırlar diye düşünüyorum.

Bunu nasıl sağlayabiliriz, sorusunu sorduğumuz da ise eğitim sistemini bu şekilde bir hizmeti yaratacak şekilde uygulayarak işe başlamak en akillicasi olur diye söyleyebilirim ve gençlerimizi bilinçli yetiştirerek, halkımızı da Türk Birliği’nin gerekliliği ve faydaları konusunda bilgilendirerek de işin temellerini sağlama oturtmak gerekmektedir. TBMM'ye seciliçe bu işi yapacak doğru adaylar için işe doğru kişilerin vekil olarak girmeleri bence çok zor, çünkü parti yönetim kurulları gördüğüm kadarı ile bu konuyu yeterince önemsiyor görünmüyorlar ve Milletvekilliği için doğru adayları parti yönetim kurulları seçmediği ve aday göstermediği surece halkın doğru kişileri Milletvekili seçmesi söz konusu bile olamaz, çünkü anayasamız buna müsait değil diye düşünmekteyim, kısa ve öz halkımızın adayları seçme şansları yok maalesef.
Liderlik ve kişileri peşinden koşturabilmek özel bir olgudur ve liderliği bilen Atatürk gibi kuvvetli bir insan lazım biz Türk Milletimize, geleceği görebilen, ince düşünen, ileri görüşlü, okuyan, meraklı, dürüst ve vatansever bir lidere ihtiyacımız var biz Türk'lerin.
Atatürk Celal Bayar başbakan olduğunda, bakiniz Celal Bayar ile bir konuşma yapmış, çok güzel ve üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir örnek olarak görüyorum ve konuşma özetini sizlerle paylaşmak istedim.
Celal Bayar Atatürk'ün huzuruna cıkmış, Paşam demiş, beni Başbakan olarak atadınız, yetkilerim nelerdir onları bileyim isterim? Cevabınıza göre Başbakanlık yetkilerim içerisinde davranayım isterim demiş. Bu laflar üzerine Atatürk bak Celal demiş, Ordu Komutanını ben seçerim, Diş işler yetkilerinizi yani Elci vs. oturur birlikte seçeriz seninle demiş ve onun dışında ne istersen dilediğini yapabilirsin hükümetinle demiş, yani her koşulda dizgini elinden birakmamayı Atatürk işlerin düzelmesi için elinde tutmuş. Bir başka örnek paylaşayım sizlerle, Rahmetli dedem İstiklal Savaşı Gazisi idi, Atatürk İzmir için kurtarma toplantısı yaptığında, oda da bulunup toplantı konuşmalarını dinlemek şansına erişmiş Rahmetli Dedem, konuşma özeti ise şu şekilde Atatürk İzmir Kurtarma hareket planlarını anlatır odada bulunanlar, dinleyenler arasında İsmet Pasa, Fevzi Çakmak ve diğer üst düzey savaş kahramanlarımız da bulunmaktadır, odada bulunanların fikirlerini sorar Atatürk, benim fikirlerim bunlardır, önerilerinizi bekliyorum efendiler der, bir kaç dakika içerişinde odada bir konuşma ve gereksiz detaylar üzerinde tartışma seklinde bir ortam ortaya çıkar, Atatürk’ün ise gereksiz konuşma ve tartışmalarla kaybedecek bir dakikası bile yoktur ve döner efendiler kaybedecek bir dakikamız bile yoktur, ülkemiz elden gitmektedir buna göz yumamayız, kalkın gidiyoruz der ve kurtarma planını harekete geçirir.

Görüldüğü gibi iyi bir yönetiçi sonuçta doğruların anında ve çabuk uygulanmasına daima hazırlıklı olmalıdır ve bir şekilde daima kontrol mekanizmasını doğru kullanmayı bilen dürüst ve iş yapan liderlik vasıflarını taşıyan, halkı peşinden doğru sürükleyebilecek bir kapasitede olmalıdır, işte bizlerin benim inancımla bu şekilde yetişmiş bir lider veya bir liderler topluluğuna ihtiyacımız vardır ki doğru Türk Birliği'nin oluşturulması için her adimi düşünerek de atmamız lazımdır diye düşünüyorum.

İkincisi, diyelim ki seçilmiş mecliste bu işi yapmaya çalışıyoruz, olabilirliği varmi? Onu bir sormak lazımdır bence bu mecliste bu pek mümkün değil diyorum bu benim şahsi görüşüm tabi ki, sizlerinde görüşlerini beklerim.

Son olarak Türk Birliği için önce her Türk 'un birbirinin kuyusunu kazmak yerine birbirine destek olmayı öğrenmesi lazımdır bizim milletimize bunu öğreten maalesef olmadığı için halkımız maaleseftir ki, çıkarları peşinde kosan bir grup tarafından yanlış şekilde sömürülmekte ve kişilerin üç beş kuruşluk menfaat çıkarlarına yönelik olarak birbirlerini yemeleri diş güçler tarafından Türk Birliği'nin oluşması engellenmek için sağlanmaktadır maalesef.

Türk Birliği yaratmak bu iş bence ne zor ne imkânsız, yalnız doğru şekilde çalışmaya başlamak lazımdır diye inanıyorum, hem madden çok destek olacak insanlarımız hem de candan çalışacak gençlerimiz bize gereklidir, ufağından yapabilecek insanları bulursak ne ala hemen başlayalım çalışmaya derim, şimdilik benden bu kadar yorgünum, tam düzelemedim farkında iseniz epeydir yarışmayı bile takip edemedim maalesef yazarken de bazen zorlanıyorum, düzene giremediğim için, nacizane görüşlerimi sizlerle paylaştım, bu arada sizin fikirlerinizi bekliyorum.

Saygılar,
Belgin Cuhaci.
Genel Sekreter ve Kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk Turkish Ameriçan Association