26 Ocak 2009 Pazartesi

Sayın Sefer Özdemir,

TÜRK BİRLESIK DEVLETLERI KURMANIN GEREKLİLİĞİ.
TÜRK BİRLİĞİ NEDEN KURULMALI?

Tarihte, her devirde önemli devletler ve imparatorluklar kuran, kendine özgü medeniyeti ve adaletli yönetimiyle Dünyaya yon veren TÜRK MILLETI'nin tekrar ayağa kalkma zamanı gelmiştir.

Asırlarca SUPER GUÇ konumunda olan devletler çıkarabilen Türk milleti, 17. yüzyılda dünya milletleri arasındaki bu yarışta geriye düşmüştür ve bayrağı İngiliz imparatorluğu ele geçirmiş ve son yüzyılda da bu bayrağı ABD ele geçirmiştir. Soğuk savaş sırasında, tarih için kısa bir sure sayılabilecek 50–70 yıllık bir sure için Rusya'nın kontrolündeki SSCB de bu yarışa ortak olmaya çalışsa da sonuçsuz kalmıştır ve dağılmıştır. Neticede buğun, Süper Güç ABD’dir ve Dünyayı istediği gibi yönetmekte ve her yere kendi çıkarları doğrultusunda istediği şekilde müdahale edebilmektedir.

Yüzyıllarca birbirini yiyen Avrupa devletleri bile, bu süper güce karsı birleşmek durumunda kalmış ve AVRUPA BİRLİĞİNI oluşturmustur. Almanya ve Fransa'nın önderliğindeki AB, Siyasi, Askeri olarak olmamada ekonomik olarak ABD ye alternatife bir güç olmuştur.
Diğer taraftan 1,5 milyarı aşkın nüfusu ve çok hızlı büyüyen ekonomisi ile ÇİN yeniden tarih sahnesine SÜPER GUÇ olarak çıkmıştır ve ABD Nil en güçlü rakibi durumuna gelerek 21. yüzyılda ABD ile çekişmesi muhtemeldir.

RUSYA yine toparlanarak Alternatif güç olma yolundadır ve tekrar bağımsızlığını alan eski SSCB ile bütünleşmeye çalışmaktadır. Hala askeri bakımdan büyük bir güçtür ve dağılmaya rağmen yine dünyanın en geniş toprakları ve zenginlikleri ondadır.

1990 larda SSCB’ nin yıkılması ile birlikte, bugün, Türkiye ile birlikte çok şukur tam bağımsız 7 Türk Cumhuriyeti vardır ve bu 15 yılda ekonomik ve siyasi olarak önemli aşamalar kaydedilmiştir.

Dünyada oluşan bu kutuplaşma veya gruplaşmalara paralel olarak Türk cumhuriyetleri bir araya gelerek güçlerini birleştirmeli ve tarihteki o değişmez yerini en güçlü bir şekilde almalıdır. Aksi takdirde süper güçler arasında PIYON pozisyonunu üstlenmek zorunda kalınabilir ve hatta daha kötüsü özellikle Çin ve Rusya arasında kalan cumhuriyetler ekonomik, siyasi ve askeri olarak kaybolma tehlikesi ile karsılaşabilir.

JAPONYA, Kore ve diğer bazı Uzakdoğu devletleri bu güçlere karsı güçlerini birleştirirken, Arap devletleri büyük petrol zenginliklerine rağmen, tam bir dağınıklık içerişinde, birlikten uzak belirli diş güçlerin oyunları ile tabiri caizse para ve zenginlik içinde sefaleti ve savası yasamaktalar.

Süper Güç olmanın ve kimseye boyun eğmeden yasayabilmenin şartları:
1 - Yeterli Toprak genişliği;
2 - Yeterli nüfus;
3 - Eğitim ve Teknoloji i;
4 - Askeri Güç;
5 - Ekonomik güç.
Bunlara ilaveten dil Birliği, ülkü birliği ve millet olma bilinci de önemli rol oynar.

Bu baslıklara dikkatle bakalim.
Şimdiye kadar tarihe yon veren ve vermesi muhtemel olan milletleri karsilastiralim.
1 – ABD ve İngiltere (UK) (Anglosaksonlar)
2 – AB (Alman ve Fransız kontrollü)
3 – ARAPLAR
4 – JAPONYA
5 – RUSYA
6 – TÜRKLER
7 – CIN

Su anki Türk Cumhuriyetleri Toplam olarak düşünüldüğünde TÜRK MILLETI ne aşamadadır ve hangi konularda kim ne derece zayıf ne derecede güçludur? Türk milletinin en güçlü süper güç olması mümkün müdür veya neler yapmalıdır?

1 – ABD ve İngiltere (UK) (Anglosaksonlar) ele alınırsa, yukarıda bahsi gecen 5 maddede en ileri veya en uygun değer durumda olduğu gorulur. Yeterli toprak genişliği ve yetişmiş insan güçleri ve en ileri teknolojileri askeri ve ekonomik olarak güçlü olmaları ve bu durumlarının sürekliliği için herzeyi meşru sayarak zayıf ülkelerden yaralanmaları 21. yüzyılda da en kuvvetli olmalarını sağlayacaktır.

2 – AVRUPA BİRLİĞİ: Avrupa devletleri tek ele alındığında ABD'nın yanına bile yanaşması mümkün değilken, AB'nın oluşmasından sonra Birliğin bütünleşmesi ve güçlenmesi için zamana ihtiyacı vardır. Nüfus ve toprak genişliği yeterli duruma gelmiştir. Teknoloji ve ekonomide de durum çok iyi olmakla birlikte Askeri güç bakımından güçlenmeye ihtiyacı vardır. En önemli sorun birlik üyelerinin uyum sureci ve entegrasyonudur. Siyasi olarak görüş ayriliklari, tek anayasa veya tek para konularında anlasilamamasi, genişleme surecinin devam etmesi, nüfusun yaslı olması ve zenginlik kaynaklarının (petrol, madenler v.s.) yeterli olmaması birer engel oluşturmakta ve dil birliği ve ülkü birli gide ve siyasi çeşitlilikte süper güç olmanın önündeki engeller olarak gözükmektedir.

3 – ARAPLAR’ da işe durum daha vahimdir ve yakin gelecekte dünyaya yon verebilecek süper güç olması mümkün gözukmemektedir. Birliğin sağlanması durumunda yeterli insene ve toprak, zenginlik olmakla birlikte, ekonomik güç bakımından sadece hammadde, petrol satısına bağlı bir durum söz konusu ve üretime dayalı sanayıleşme yok yani çok yetersiz. Teknoloji çok yetersiz. Askeri güç çok yetersiz.

4 – JAPONYA’ da teknoloji, Nüfus (yaslanıyor) , ekonomik güç çok iyi olmakla birlikte, Yeterli toprak genişliği yok ve dolayişıyla ekonominin temeli hammadde ve petrol, madenler yetersiz. Ordu zaten yok. Yani gelecekte Japonya'nın dünyayı yöneten süper güç olma şansı çok düşük.

5 – RUSYA’ nın, yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginliği. Yeterli insan gücü, eskide olsa yüksek teknoloji ve nükleer güç ve hantalda olsa hala büyük bir askeri gücü var.
Eksikleri, eski teknoloji, yaşlı nüfus, ekonomide zayıflık ve rekabet güçlerinin olmaması.
Yani zayıf taraflarının güçlendirilmesi de nispeten zaman almakla birlikte siyasi iştikrar ve bazı ülkelerle tekrar birlik kurulmasına bağlı olarak güçlü bir Rusya 21. yüzyılda yine sahnede olacaktır.

6 – ÇIN, 21. yüzyılın en korkulacak milleti.1,5 milyardan fazla nüfusu ile dünyanın her tarafına dağılmış birbirlerine kuvvetle bağlı gelenekleri güçlü bir nüfus.
Ekonomik olarak hala yeterli büyüklüğe ulaşmamakla birlikte, Dünya dengelerini etkileyecek bir büyüklük ve hızla büyümeye devam eden bir ekonomi. Yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginlikleri, Teknolojik olarak oldukça ileri ve büyük bir askeri güç.
Eksikleri işe, nüfusunun çok büyük olması bir yerde negatif etki yapmakta ve ekonomik olarak henüz yeterli büyüklükte değil. (kişi bası değerler alındığında çok düşük). Ancak dil ve ülkü birliği gelenekler ve millet olma bilinci çok güçlü.

7 – TÜRK MILLETI'ni ele alırsak, yeni kurulan devletlerle birlikte yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginliği, yeterli nüfus ve insene gücü, güçlü sayılabilecek bir ordu olmakla beraber teknolojik bakımdan dışa bağımlılık Sonuçu askeri gücün yeterli olmaması, nükleer güç eksikliği, diğer rakiplere göre zayıf ve bağımlı ekonomi.

SONUÇ – Görüldüğü gibi tek tek ele alındığında TÜRK CUMHURİYETLERİ Türkiye dâhil, diğer güçlü ülkeler veya milletler karsısında maalesef bir şey ifade edemiyor.
Su anki durumda zenginlik kaynaklarımız, madenler, petrol hammadde halinde maalesef süper güçlere giderken onları daha da güçlendirmekte. Cografi genişlik büyük olmakla birlikte arada fiziki olarak kopukluk var. (Ermenistan'dan dolayı). Dil konusunda çok büyük problem var. Ayni soydan olan halklar arasında ortak anlaşabileceğimiz bir DIL, HATTA ALFABE maalesef yok. En önemlisi ülkü birliğimiz yok. Millet olma bilincimiz yok.
Kazak, Kirgiz, Ozbek, Azeri, Türkmen, Uygur, Tatar, Türk(Türkiye'li Türk) ve diğer boyların TÜRKLUK ANLAYİŞLARI VE TÜRK DEYINCE ANLADIKLARI FARKLI. Yetmiş yıllık Rus idaresinin asimilasyon politikaları ile birçok yerde ve oldukça büyük bir çoğunlukça TÜRK DENINCE Anadolu veya Türkiye Türku, Ahiska türkü anlasilmaktadir. YANI MILLET OLMA VE TÜRKLUK ANLAYİŞI MUTLAKA GÜÇLENDIRILMELIDIR.

Bölgesel olarak nüfus dağılımları çok farklılık göstermekle birlikte özellikle Kazakistan'da RUS NUFUSU VE KULTURU, TÜRK MILLETI ve BİRLİĞİ önünde önemli bir engel olarak durmaktadır. ASLINDA, 16 MILYONLUK NUFUSU(sadece 7 milyonu kazak ve 1–2 milyon diğer Türk halkları) ile RUSYA’NIN kutup ayısı ve Çin’in ejderhası arasında kalan KAZAKİSTAN tehlikenin farkındadır ve bu nedenle ileri görüşlü devlet başkanı NURSULTAN NAZARBAYEV ciddi olarak TÜRK BİRLİĞİNIN KURULMASINDAN bahsetmiş ve teklifte bulunmuştur.

Bu nedenle TÜRK MILLETI'nin geleceği, refahı ve dünyada söz sahibi olabilmesi için yapılacak şeyler bellidir. Zayif yanlarımızı yukarıda belirttik. Bu eksikleri giderebilmek için önce birleşmek birlik olmak gereklidir. Yani artik daha fazla zaman kaybetmeye tahammülümüz yok.

TÜRK BİRLİĞİ İÇİN TABANDAN, YANI HALKTAN GELECEK İŞTEK VE DESTEK ÖNEMLİ ROL OYNAMAKLA BİRLIKTE, ESAS GÖREV DEVLET VE HUKUMET BAŞKANLARINDADIR VE BUNLAR ON AYAK OLMALIDIR. NITEKIM BÖYLE BİR İSTEK VE TEKLIF KAZAKİSTANDAN BIZZAT GELMİŞTIR VE BUNUN UZERINE GITMEK VE DEVAMINI GETIRMEK, HIZLANDIRMAK YANI TÜRK BİRLİĞİNI KURMAK BUTUN TÜRK DEVLET BAŞKANLARIMIZIN EN ÖNEMLİ GÖREVI VE HEDEFI OLMALIDIR.
BU GÖREVI VE SORUMLULUGU YERINE GETIRMEYEN, AGIRDAN ALAN KIM OLURSA OLSUN TÜRK MILLETI KARSİŞINDA VEBAL ALTINDA OLUR.

Uyan ey asıl Türk milleti!

Kendine gel ve ayağa kalk artık!
Birlik olmaktan başka caremız yok.
Zamanıdır artık birleşmenin.
Zamanıdır artık dünyada söz sahibi olmanın.
Zamanıdır artık dünyaya adaleti getirmenin.

Zamanıdır artık Türk Birliği'nin.

Rahmetullah CETIN
ALMATY-KAZAKİSTAN

---------------
Merhaba Sayın Sefer Özdemir,

Yorumumu rica etmiştiniz. Ben de yazmaya karar verdim.

Türk Dünyası Birliği'nin kurulması için engelleri önce söyleyim. Bunların en başliça olanı ortak tarih, kültür, dilimizin olmasına rağmen hala birbirimizden uzak olmamızdır. Nitekim Türkiye ve Azerbaycan dışında diğer bağımsız ülkelerle ilişkiler üst düzeyde olmasına karşın bir ayricalık vardır. Diğer Türk cumhuriyetlerinin gençleri bile kendilerine Türk adinin verilmesine karşıdırlar. Demin bir Kazakistan’lı bir arkadaşa söylemiştim ki, “siz de Türksünüz. Neden bizden uzakta yer alıyorsunuz?” cevabında ise söylemişti ki, “Biz Türk değiliz. Biz Türklerden daha buyuguz. Neden Türklere göre kendimizi küçümseyelim?” Bunun da temel nedeni bana göre Türk cumhiriyetlerinde bilgilendirmenin doğru yönde olmamasıdır. Eğer o arkadaşa zamanında Türkün büyüklüğü, ortaklığımız anlatılsaydı o ve onun gibi milyonları asan kazak Türkleri bugun bana ve benim gibi Türk Birliğini hep rüyalarında gören insanlara böyle şey söylemezdi.

Bana göre Türk Birliği’nin kurulması iktidara bağımlı olmayan bir şeydir. Örneğin buğun Türk Cumhuriyetlerinin görevlileri bir araya gelirken hep Türk Birliğinden söz ederler. Böyle bir durumdan yaralanmakta bir fayda vardır. Mutlaka iktidarın değişmesi söz konusu olmamalı aslında.

Ortak ticaret işleminin kurulması, vize falan gerekmeden kendi ülkemde hareket ediyormuş gibi tüm diğer Türk Cumhuriyetlerinde de dolaşmak iznimiz olursa o zaman toplumlarımız arasında bir yaklaşma olur. Yani ben istediğim anda çok düşük bir fiyatla Kazakistan gecip oranin nüfusu ile istediğim ilişkiyi kurabilirsem ileride Türk Birliği'nin kurulmasını omuzlarında taşıyan gençlik arasında sıcaklık ortaya çıkar ki, bu da eninde sonunda AB’ye karşı olmasa bile, o seviyede bir ortaklık kurabiliriz. Her halde gençler cumhuriyetlerin geleceğidir.

Türk Gençliklerinin yaklaşması için etkinlikler kurulmalı, bunun için bütçe olmalı ve bütçeden etkinliklere davetli gençlerin tüm masraflarını karşılayacak bir şekilde kisim ayrılmalıdır. Böyle oldukta çocuğunu her hangi bir Türk devletine yollayan anne baba da rahatsız olmaz ve kendi cebinden para harcamamağın yani sıra bir de evladına garantinin sağlanmasına inana bilir. Sonda da bu Türk Birliği'nin kurulması için en uygun bir ortamın hazır olmasına çıkaracaktır.

Yazıyı saatlerce okunacak şekilde uzata bilirdim. Amma size okumak zor olmamasından dolayı burada bitirmek isterim. Sonda bir daha söylemek isterim ki, her şey gençliğin elindedir. Ve bu işleri gençlerin göre bilmesi için düzey kurmaya gerek vardır.

Saygılarımla,
Elvin Ovsetsoy

---------------.

TÜRK BİRLİĞİNİ GERÇEKLEŞTİRMENİN NERESİNDEYİZ?

Sibirya'nın en uçlarından başlayarak Avrupa'ya kadar uzanan milyonlarca km2lik büyük bir coğrafyada, 250 milyondan fazla Türk nüfusu ve bu büyük Türk Coğrafyasında yaşayan soydaşlarımızın sahip oldukları ortak değerleri ve güçleri birleştirme düşüncesiyle yola çıkan herkese yürekten minnet borcumuz var.

Türk Bir Dev olarak belirlenmiş olan hedeften sapmadan, 7 Türk devleti arasında birlik çalışmasını gerçekleştirmek için elbette yüzlerce faktörün bir araya gelmesi gerekir. Bu süreçte önemli olan; inanmak ve bu yolda sabirla, azimle çalışmaktır.
Bu arzunun gerçekleşmesi için temelde, yoğun bir talep olması en önemli faktördür. Tabi bu konuda çok büyük arzulara sahip olan insanlar olduğu gibi bu konudan uzak ve fikri olmayanlar, hatta karşı olanlar da azımsanmayacak kadar fazladır. Bu konuda çok büyük arzusu olanların yapmaları gerekenler unutulmamalıdır ki güçleri oranında yüklerin altına girmeleri ve kaldırabildikleri yükü omuzlamaları olmalıdır. Ağır yük altına girmek ütopik olmaktan öteye geçmez.

Bu çalışmaların en önemlisi, 7 Türk Devletinin hepsinde eş zamanlı olarak büyük bir kamuoyu oluşturarak bütün Türk devletlerinde birlik fikrinin gündeme oturtulmasıdır. Çeşitli kültürel ve sosyal aktivitelerle, konferanslarla, sempozyumlarla ve en önemlisi işe gençlik çalışmaları ile kamuoyu oluşturulabilir ve gündemde tutulabilir. Tabi bütün bunları gerçekleştirmek için sağlam ve güçlü bir finans kaynağı olması en önemli faktörlerin başında yer alır.
Bu çalışmalar için 10 yıl gibi bir süre belirlenmiş olması sanırım fazla iyimserlik olur. Çünkü bu ve benzeri çalışmalar bir süreçtir. Bu sürecin birçok olgunluklardan geçmesi gerekir. Beslenmesi, bakılması, yeşertilmesi gerekir.

Bu konuda göz ardı etmememiz gereken en önemli hususlardan biri de, Türk Birliğine, diğer Türk devletlerinde yaşayan soydaşlarımızın bakış açılarıdır. Bu ülkelerde de yaklaşımlar farklılıklar göstermektedir. Soydaşlarımızın büyük çoğunluğu çok saf duygularla bu birlikten yabadırlar. Ama günlük yaşamdaki zorluklar maalesef bu fikri arka planlara itmektedir. Bu fikrin diri tutulması ve birinci plana çıkarılması en önemli mişyonlarımızdan biri olmalıdır.

Bütün bu tespitler doğrultusunda kendimize şu soruyu sormalıyız. Biz Kimiz? Bizim Gücümüz Nedir? (Siyasal, ekonomik ve insan kaynakları açısından) Bizden başka kimler bu alanda büyük bir istek duymaktadır? Sovyetlerin dağılmasından sonra bu konuda ülke başkanları düzeyinde büyük arzular ve çalışmalar olmuştur ama neden Sonuça ulaşılamamıştır? Vs. vs. ve aldığımız cevaba görede bir yol haritası çizmeli, o istikamette adımlar atmalıyız.

Bizler Türk Birliğine inanmış bir avuç gönüllüyüz. İnandığımız dava ile ilgili hayallerimizi gerçekleştirmek için adımlar atıyor, emek, zaman ve enerjimizi harcıyoruz. Hayal etmek bir işin yarişını çözmek demektir.
Bu çalışmaların temel taşlarını oluşturmaya çalışan Sayın Sefer ÖZDEMİR ve bu davaya inanmış 5000 topluluk üyesinin ilk adımları büyük bir çığın ilk kartopu olacaktır. Dileğimiz bu çalışmaların belirlenen zaman dilimi içinde gerçekleşmesidir. Çalışmalarda katkısı bulunan herkese saygılar sunar BaşarılarıMızın devamını dilerim.

Ragıp SARI

---------------

Sayın Özdemir,

Nisanın ikinci haftasında İzmir'de olacağınızı yazdınız, biz Nisanın 14. ve 15.ci günü özellikle sizi görmeye İzmir’e geliyoruz, ve size Atatürk’ün ömrünün vefa etmediği misak-i milli sınırlarını tesis edemediği ve gözünün acık gittiği, bize vasiyet ettiği halde, sizin Türk Birliği olarak empoze ettiğiniz yani birleşme tesis edilse bile misak-i milli haritamızı küçültme yetkisini nasıl kendinizde buluyorsunuz, onu sormaya geleceğiz.

Bir milleti hem de Türk milleti için şehitler vermiş bir partinin yâda bir vatansever kesimin üstünde olmak için bir tüzük nasıl yaparsınız, bunu bu millete söyleme haddini, cüretini nasıl gösteriyorsunuz, sizinle yüz yüze gelmeden anlayamayacağımız için geliyoruz, belkıde sizin hakkınızda yanlış duşunmuş olabiliriz, haksizlik yapmamak için geliyoruz.

Açıkçası sizden şüpheleniyoruz ama size temkinli yaklasiyoruz, olaki samimisinizdir, Türkluk için iyi bir şey yapmak istiyorsunuzdur ama bilinki çok yanlış strateji içindesiniz, çok hatalarınız var.
Sayın Özdemir, paranızla misal bir parfüm reklâmını yapabilirsiniz, odul dagitabilirsiniz, ya da AKP gibi bir parti kurabilir herkese, hereve nevale dağıtabilirsiniz ama bir milletin tarihinde en zor, kusatilmiş durumunda vatanseverlerin dikkatini BİR MİLLETİN, IRKIN dikkatini dagitamazsiniz, bolemezsiniz, oyle bir sorumsuzluk yapmaya kimse mezun değildir, bu millet sahipsiz değil.

Görüşmek dilegiyle, hayirli yolculuklar,
Riyam Güder

---------------

YNT: TürkBirDev >> Re: Adaylarımızdan yorum ricası

Sayın Yılmaz Örmeci Bey ve TürkBirDev Grubu Üyeleri, Merhaba.

İyi niyetleriniz için candan teşekkür ederim. Görüşlerinizle bizleri aydınlattığınız için sağ olun. Türk Devletleri Birliğine "gerekçe" olarak belirttiğiniz iki öneriniz çok doğru. Belirttiğiniz gibi dünyada pek çok uluslar arası birlikler geliştirilmiştir ve her birlik içinde var olan üye ülkeler birbirleriyle el tutmaktadırlar. Bu gibi birliklerin arasında yalnız Türklerin kendi aralarında olması gereken bir birliği yoktur. Bence Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne girmesi büyük bir siyasi hata olur ve Türk dünyasının geleceğini tehlikeye düşürür. Zaten Avrupa'linin Türkleri Avrupa Birliğine kabul edecekleri yok. Türkiye'yi boşuna uğraştırıp Türkiye için zaman kaybına sebep oluyorlar. Türkiye'yi AB'ye üye olarak kabul etseler bile bu ancak Türkiye'yi bir sürü şartlarla kiskıvrak bağladıktan sonra ve ikinci sınıf bir "üye" haline getirdikten sonra olabilir. Irkçılık güden ve toplumlar arasında "sınıf" yaratan bir sistemin içine Türkler alınırsa ancak kendilerine hizmet eden bir grup olarak yani sömürülen bir taraf olarak alınırlar. Bu da Türklerin asla kabul edeceği bir durum değildir ve de olmamalıdır.

Türk dünyasının güvenceli geleceği kendi aralarında bir Türk Devletleri Birliği'nin kurulmasındadır. Ancak çok yönlü bir Türk Dünyası Birliği geliştirildiğinde bütün diğer "Birliklerle" yarışabilme gücü ortaya çıkar. Türkler kendi baslarına bölük kaldıklarinda, tekrar teker teker yutulmak durumuna düşerler. Onun için vakit geçirmeden en yakin zamanda gereken "birliğe" gidilmelidir.

İkinci öneriniz de en basta gelen bir öneri. Birlemiş Milletler Teşkilatı’nın Güvenlik Konseyi belirli bir grubun çıkarına işleyen, demokratik olmaktan çok uzak, dünyaya sulh getirme yerine bilakis bazı kararları ile ya soğuk harbi kışkırtan ya da Sıcak harbin oluşmasına sebepler hazırlayan bir teşkilat. Irak'a yapılan kanunsuz saldırıyı durduramayan ve bu sebeple kendi varlığını sıfırlayan bu teşkilatın yeniden yapılanması gerekmektedir. Şimdiki haliyle gayri demokratik işleyen bu teşkilata ve onun yerini alacak yeni Güvenlik Konseyinde Türk Dünyasını temsil eden bir Türk Devletleri Birliğinin de olması hem Türkler için ve hem de dünya halkları için çok önemlidir. Dediğiniz gibi, ancak Türk Dünyası birleşip de aralarında bir BİRLIK kurduklarında Güvenlik Konseyinde olmaları daha kolaylıkla gerçekleşebilir.
Selam ve sevgi ile
Polat Kaya.
---------------

Saygıdeğer Polat Kaya,

Önce adaylık surecinizde basarılar dilerim. Türk Birliği’nin oluşturulması gerekçeleri üzerinde durmuşsunuz. İzninizle en büyük gerekçelerden ikisini de ben sıralayayım:

Buğun dünya konjonktürüne baktığımızda birçok ekonomik ve siyasal birlik olduğunu görüyoruz. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması (North American Free Trade Agreement-NAFTA), Avrupa Birliği, Latin Amerika Birliği, Arap Birliği, Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği - OPEC, Şanghay Birliği gibi oluşumlar, içinde bulunan ülkelerin güçlü olmak için oluşturdukları, ekonomik ve siyasal alanlarda bu gücü hissettirdikleri birlikler. Ülkemizin de içinde bulunduğu benzer bir birlik olarak ise Karadeniz Ekonomik İşbirliği olmakla birlikte bu oluşum diğerlerine Göre çok cılız ve yapı itibari ile de zorlama bir birlik olarak görünmekte.

Bu itibarla Dünya yüzünde böyle bir birliğin olmadığı tek bölge Türkiye’nin de içinde bulunduğu Türk Cumhuriyetleri coğrafyasıdır. Bir tek bu alan bos kalmıştır. Birinci en önemli neden budur.
İkinci nedeni ise Birlemiş Milletler Teşkilatı’nın yapisına baktığımızda anlayabiliyoruz. Güvenlik Konseyi'ni oluşturan 5 ülkenin 4'ü Hıristiyan. Üstelik bütün büyük Hıriştiyan mezhepleri bu güce sahip. Anglikan İngiltere, Protestan Amerika, Katolik Fransa ve Ortodoks Rusya. Geride sadece Cin Halk Cumhuriyeti kalıyor. Bu adaletsiz ve son derece hâkim yapı Birleşmiş Milletler'in saygınlığına da gölge düşürüyor. 350 Milyonluk Türk Dünyası, 1 Milyarlık Hindistan, 150 Milyonluk Arap Dünyası, Afrika ve diğer Müslüman ülkelerin hiçbirinin böyle bir yapı içinde yer almaması çok ilginç, değil mi?

Türk Devletleri Birliği kurulursa (ki ben en kisa surede kurulacağına inanıyorum) BM'de Güvenlik Konseyi üyesi olmayan, gerek nüfus, gerek dinsel yapı ve gerekse coğrafya acişından daha adaletli bir oluşum hazırlanabilir. Bu teşkilat sadece güçlü olan ülkelere değil, tüm dünyaya hizmet verebilecek bir yapıya kavuşturulabilir. Açıkçası Türkiye diğer ülkelerle de anlaşarak (örneğin Hindistan, Pakistan, Müslüman Afrika ülkeleri, birkaç Arap ülkesi, hatta Japonya ve hatta Rusya ile) Hindistan'la birlikte Güvenlik Konseyi üyesi olabilir, İngiltere ya da Fransa'dan biri de düşebilir. Bu öneriyi 80'nin üzerinde dünya ülkesinin destekleyeceğine inanıyorum.
Kurulacak Türk Birliği içindeki güçlü yapısı, hem siyasal, hem ekonomik bakımdan bu 5 ülkeye de yakin durumda olması nedenlerinden ötürü Türkiye’nin Birleşmiş Milletler'de Güvenlik Konseyi üyesi olması; her şeyden önce dünya ve bölge barişı, enerji kaynaklarının adil dağîlimi ve sürekli savaşan, savaştırılan bölgemiz ülkelerinin haklarının korunması bakımından son derece önemlidir.

Saygı ve selamlarımı sunar, aday gösterdiğim Sayın Mustafa Aksoy ile birlikte tüm adaylara basarılar dilerim.

Yılmaz Örmeci

---------------

Sayın Sefer Özdemir, Merhaba.

Türk devletleri Birliği'nin oluşturulması yolunda gösterdiğiniz gayretlerden ötürü sizi kutlarım ve teşekkür ederim. "Türk Birliği’nin oluşturulması için gereken atılımlar" baslıklı ekli yazınız gidilmesi gereken bir yol haritasını içeriyor ki işaretlediğiniz hususlar atılması gereken adımları doğru olarak tanımlıyor.

Bu listeye daha pek çok konular katılabilir, fakat bunlar yol alındıkça da yapılabilir. Şimdilik en önemli olanı, fikir tohumunun atılması idi ki bu da bu günkü haliyle yapılmış durumdadır. Bu fikrin tohumun atılmasına katkıları olan bütün TürkBirDev üyelerine candan teşekkür ederim. Hepiniz sağ olun var olun.

Bu arada izninizle be derim ki bu "yol haritasına" ilave olarak, bu yola neden gidilmek istendiğinin ikna edici bir dille ve çeşitli Türkçe ağızlarda yazılmış bir "gerekçesi" de olmalıdır. Bu gerekçe de, dünyada uluslar arasında oluşan siyasal, ekonomik ve askeri davranışların yarattığı güvensizlik şartları içinde neden bir "Türk Devletleri Birliği"nin oluşmasına gerek duyulduğu, böyle bir birliğin oluşması halinde Türk dünyasına ekonomik, sosyal yasam ve ortak savunma ve bunlar gibi pek çok konuda güvenceler getirebileceği izah edilmelidir. Bu örnek tanıtım belgesi bütün Türk dünyasında hem bastaki idarecilere ve hem de halka en yakin zamanda dağıtılmalıdır.

Bu yola gidilirken, bu fikre "EVET" diyecek yeni vekillerin meclise seçilmesini beklemekle kalınmamalı, her Türk ülkesindeki devlet başkanlarına ve halen meclise seçilmiş vekillere şimdiden anlatılmalıdır. İnanıyorum ki daha şimdiden Türk Birliği için EVET demeğe hazır olan devlet başkanları, hükümet başkanları, bakanlar, vekiller ve de halk arasında binlerce kimse vardır. Bir tanıtım ve gerekçe belgesiyle onları şimdiden bilgilendirip konu hakkında yardımları istenmeli ve hedefe nasıl varılabileceği hususunda görüşleri alınmalı ve ayni zamanda kendilerinin de bu fikrin gelişmesine hazırlanması gerektiği önerilmelidir. Zira birleşme anlaşmasını yapacak olan yine o devletlerin temsilcileridir. Hâlihazırda iş basında olup da Türk Birliği fikrine EVET diyecek kimseler hem meclise yeni seçileceklere önder olabilecek ve hem de halkı ikna edebilecek durumdadırlar. Yalnız bütün bunlar yapılırken bir hususa özellikle dikkat edilmelidir. Söyle ki, sizinde çoğu yazılarınızın altında belirttiğiniz gibi, bu konu bir particilik meselesi değildir, aksine kişiler ve partiler üstü Türk ulusunun meselesidir. Mevcut Türk devletlerinden ve halen bağımsız devlet olmayan Türk cumhuriyetlerinden her konuda daha üstün güçte bir birlik ve beraberlik yaratma ve Türk dünyasının geleceğini, dilini, dinini, kimliğini ve de medeniyetini koruma ve güvence altına alma meselesidir. Böylece ben Türküm diyen herkesin birbiriyle el tutup Türk Birliği fikri etrafında toplanması kavramı ve zamanıdır.
Türk dünyasının esi görülmemiş zenginlikte ve kökü binlerce sene gerilere giden çok çeşitli kültürü vardır. Bu kültür rengârenk bir kültür halisidir. Ona sahip çıkılmadıkça başkaları, geçmişte olduğu gibi, uyduruk sebeplerle ve ad değiştirmek yoluyla hemen sahiplenmeğe hazır durumdadır. Bu muhteşem kültür sesiyle, sözüyle, tarihi ile bilgini ile ozanı ile iş adamı ile ve bütün yayın imkânları ile Türk Devletleri Birliği'nin her yöresine yayılmalı ve insanlarını birbiriyle kaynaştırmalıdır.

Selam ve sevgi ile
Polat Kaya

---------------

Sn. Sefer Özdemir,

Hani derler ya iyıler, kötüler kadar cesaretli olsaydı bu dünya böyle olmazdı diye. Gerçektende öyle. Bizler şimdi en az kötüler kadar cesaretli olmalıyız. Demokratik sistemde halkın en büyük gücü elindeki oy hakkidir, bunun dışında baskı grupları ve lobicilik faaliyetleride önemlidir. Ben inanıyorum ki Türkiye’de ve diğer Türk Cumhuriyetlerinde eminim ki Türk birliğine inanan, sesini bizlere duyuramasa da bunu cani gönülden isteyen birçok arkadasimiz, buyugumuz ve küçüğümüz var.

Hep özlü sözlerden gidiyor gibiyim ama bir reklamda gördüğüm bir söz vardı kontrolsüz güç, guc değildir diye. İste tam bu durumu ozetliyor, aslinda güçlüyüz ama bunu kontrol etmek ve fikre inananları bir araya getirmek gerekiyor öncelikle. Aramızda bölgesel örgütlenmeler yapılmalıdır ve her bölge örgütü bölgesi ile ilgili halk çalışmaları yapmalıdır.

Benim şahsi fikrim sivil toplum kuruluşlarının, ülkemizde siyasi arenada maalesef çok etkisiz olduğu yönündedir. Bu nedenle kanımca çok iyi örgütlenerek, sizinde bahsettiğiniz gibi oy sayımızı gösteren imzalarımızla gerekli yerlere başvurmalıyız. Basında sesimizi duyurmalı gerekirse herkes bulunduğu şehirde halkı bilinçlendirmek için çalışmalarda bulunmalı bunun için oluşturulacak bir kurul ortak broşürler, kitapcik, vs gibi dokumanlar hazırlamalıdır. Bu hazırlanan broşürler halka ulaştırılmalıdır. Ancak bu konuda bence yapmamız gereken halkımızın önüne esaslı bilgileri koymak, gerçekleri anlatmak ve bir gelecek haritası çıkarmaktır ancak bilimsel olmak, ütopik vaatlerden kaçınmak önemlidir. Kaldı ki kurulacak bir Türk Birliği Türk halkının beklentilerini kesinlikle karşılayacak, insanlar konuyla ilgili gerçekleri öğrendiklerinde yürekleriyle bizi sonuna kadar destekleyecekler ve devletlerimizin bu konuda çalışmalarda bulunmaları için kendi demokratik haklarını kullanacaklardır. Devletimize konuyu iletirken ise bir yol haritası çıkarmak yerinde olacaktır sizinde dediğiniz gibi. Hatta bu yol haritası ilk yapmamız gereken iş olmalıdır zira bizlerde yürüyeceğimiz bu yolda bir sonraki adımımızı bilerek hedeften şaşmadan ilerleyebiliriz.

Son olarak eklemek isterim ki: Burda ki iletileri okuyorum o kadar mutlu oluyorum ki bu kadar donanımlı bir topluluk hayatımda görmedim. Türk Birliğini sağlayacak güçteyiz. Konuyla ilgili ihtiyacımız olan ise ATAMIZIN dediği gibi ASIL KANIMIZDA mevcuttur.

Saygılarımla,
Rezzan Neslihan Vural.

---------------

Sayın Sefer Bey,

Öncelikle böyle büyük bir projenin başlamasına liderlik ettiğiniz için sizi gönülden kutlayıp takdir ediyorum ve çalışmalarınızda her zaman yanınızda ve size destek olacağımı tekrardan belirtmek istiyorum. Size Türk-Amerikan kurulusunun web-sitesinde çıkan yazımın kişaltılmış bir kopyasını göndermek istiyorum.

"Yaşasın Türk Birliği ve Ne Mutlu Türküm Diyene"

Saygılarımla,
Hakan Kip.

Dünya’da ve Türkiye’de küreselleşmenin etkileri, milliyetçilik ve Türk Birliği –
Yazar: Hakan Kip

1960'lı yıllar Marksişt ve Liberal beklentilerin aksine, modernleşme, devletleşme ve milli devlet oluşturma akımlarına sahne oldu. Hechter'e göre; etnik kimlik sosyal kimliktir ve ortak kültür, ortak tarih veya ortak ırka dayanabilir. Bu bağlamda etnik kimlik sübjektiftir. ( DeVos 1975, Enloe 1973, Patterson 1975)

Etnik kimlik, ırk temeline ilk kez 1985 yılında Horowitz ile dayandırılmıştır. Wolf (1988)'da, ortak biyolojik miras ile kültürel mirası eş tutmuştur. 1990'lı yıllara geldiğimizde, etnik ideolojilerin tamamen ırk kökenine indirgenmeye başlandığını görüyoruz. (Hollinger 1997).

Etnik kimlik tanımlamalarında, kavramlar üzerinde bir anlaşma yoktur veya tanımlar zamana ve günün belirlediği sosyo-ekonomik, sosyo-politik anlayışa göre değişebilmektedir.
Kültürel miras kavramı, tarihsel ve genetik miras kavramlarından farklı, tamamı ile öznel bir kavramdır ve bu miraslardan hangişinin benimseneceği ulusal bir tercihtir. Türk Milleti bu seçimi Atatürk ile birlikte başlayan süreçte yapmıştır. Bu anlayışa göre, kendisini Türk olarak tanımlayan herkes Tür’ tür. Türkiye de 'etniçity' kavramının tamamı ile biyolojik kökene oturtulmaya çalışıldığı son bir kaç yıllık süreçte, farklı ırkların oluşturduğu ortak kültür, tarih ve mirasın kasıtlı olarak reddedildiğini görüyoruz.

Türkiye ise bu bağlamda Türkiye halkının %80'ine yakininin bilimsel araştırmalarda Orta Asya üst genetik grubuna dahil olduğu ortaya çıktığı (National Geographic -Geographic Project) ve %90’inin üzerinde (Languages of the World) aynı dil kökenini paylaşmasına rağmen, ırka dayanmaktan daha çok uzlaştırıcı, ortak tarih ve mirasa dayalı bir Türk milliyetçiliği esas alınmıştır. Fakat bunun karşişında ırk temelini esas alan ayrılıkçı Kürt milliyetçiliği dayatmalarının mantığı nedir? Kurdlere milliyetçilik adi altında mantığı ve bilimselliği olmayan bir milliyetçilik gösterilip uygulanmasına çalışılmıştır. Kurdler; kökeni kısmen Türk ve kişmen Ortadoğulu olduğu halde dili ve kültürü İranlı olan bölgenin azınlık bir halkıdır. Kurt milliyetçiliğinin ırka dayandırılması tamamen bilimsel olmayan ve yalan propagandalardan ve kışkırtmalardan kaynaklanmıştır.

Günümüzün karmaşık toplum yapisında kültür, hem ortak hem de ayrışan yanları olan toplulukların oluşturduğu, bir yandan süreklilik gösterirken diğer yandan değişimi de içeren bir olgu değil midir? Böyle bir yapı içerişinde 'etnik' tanımının basitçe genetik kökene indirgenmesi, kültürel küreselleşmenin suni dayatması değil de nedir?

"Ethnicity" kavramını ırk temeline indirgeyen bu yeni küreselleşme anlayışı, ulus devlet modellerinde, etnik gruplar arasında çıkar çatışmalarına yol açarak düşmanlığı körüklemekte ve böylece politik ve ekonomik iştikrarı tehdit etmektedir. Ancak tüm bu olumsuzluklara karşın, "çok etnik yapılı toplum" savı dayatılmaktadır. Amaç ulus devletleri etnik parçalara ayırmaktır ve devletleri küçültmektir. Bu savın destekçileri, birlikte yaşamanın, çalışmanın, ortak tarihi geçmişe sahip olmanın getirdiği tamamı ile kendiliğinden oluşan doğal asimilasyonu bilinçli olarak göz ardı etmektedirler. Bu kültürel dönüşüm, çoğunluk kültürünün azınlık üzerine dayattığı bir asimilasyon değil, eğitimin, birlikte yaşamanın, kader birliği etmenin getirdiği doğal bir sosyal dönüşümdür.

Kymliçka'nın ünlü "çok kültürlü vatandaşlık" isimli çalışmasında (1995), günümüz ülkelerinin çoğunun, kültürel farklılıklar gösteren 5000 etnik grubun yaşadığı ve 600 dilin konuşulduğu yerler olması nedeni ile en uygün çözümün, çok kültürlülüğü tanımak olduğu iddia edilmektedir. Kymliçka'nın bu popülist çalışması, bugün kültürel emperyalizmin el kitabidir. Kymliçka'nın bu eserine ırk ile kültürü birbirine karıştırdığı ve öznel bir yoruma vardığı eleştirisi getirilmektedir. Böylece, dayatma tanımlar ile ortak kültüre dayalı ve ortak geçmişi olan, ancak farklı genetik yapılara sahip toplulukların yaşadığı birçok ülke, çok kültürlü bir geleceğe zorlanmaktadır.

Tarihçi Hollinger 1995'de yaptığı bir çalışmada çok çarpıcı sonuçlar ortaya koyar. Hollinger e göre çok kültürlü Amerikan toplumu, 20. yüzyılın başlarında, bugüne kıyasla daha çok kültürel farklar göstermektedir. Dr. Francis'e göre ise "çok kültürlülük", üzerinde çalışılması gereken sosyolojik bir olgu değil, politik gücü ele geçirmeye ve mevcut kültürü yok etmeye, gerçeği susturup yalanı korumaya yönelik bir taktiktir, dolayısıyla da teorileştirilemez.

Doğal asimilasyon ve bütünleşme Sonucu etnik grupların ortak tarihsel ve kültürel miras sahibi olduğu ülkelerde, dayatma ile bu ortak kültürden uzaklaştırma çabaları, kanlı eylemler ve ırklar arası çatışmalara yol açacak şekilde desteklenmektedir. Çok kültürlülük dayatmalarının bir sonraki aşaması ise "politik tanınmadır. Lopez, 1997'deki çalışmasında, çok kültürlülüğün, etnik grupların genel talebi olmayıp, kültürel farkların azalmasından rahatsız olan etnik elimin ve politikacıların dayatması olduğunu söyler ve böylece ortaya çıkan Sonucu, zorlama bir ideoloji olarak adlandırır. Çok kültürlülük ideolojişi, kültürel farkları abartarak, suni bir küresel kültürel asimilasyon yaratmaktadır.

Bu bağlamda, küresel emperyalistler açısından etnik ve dini hoşgörü yalnızca toplumsal geçiş süreçlerinde kullanılan bir araçtır. Amaç ise, kültürel küreselleşmeyi sağlamaktır. Bu mantık çerçevesinde bakıldığında, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'da Kürt elimin dayattığı kültürel hakların tanınması talebinin gerçek yüzü daha iyi görülebilir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu, Türk Milleti için Kürt ayrılıkçılarının ve dolayısı ile de küreselcilerin insafına terk edilemeyecek kadar çok önemlidir. Yine bu bağlamda, Türk kültürüne "Anadolu kültürü" gibi miyop bir anlayışla yaklaşanların da, kültürel küreselleşmeye hayır demenin tek yolunun, kendi küresel kutbunu yaratmaktan geçtiğini algılaması gerekir. Nasıl ki Atatürk Milliyetçiliği, Türkiye'nin çağdaşlaşma projesinde en önemli faktör olmuş ise, Türk kültür milliyetçiliği ve en önemlisi TÜRK BİRLİĞİ geleceğin mutlak modelidir.

Gün Türklerin yeniden birleşecegi ve ufuktan bir güneş gibi doğacagi gündür.
" NE MUTLU TÜRKUM DIYENE VE TÜRK BİRLİĞİNE"

---------------

Cevap: Türk Birliğinin oluşturulması için gereken atılımlar

Türk Birliği’nin gerçekleştirilmesi için iki yol var:
1) Tabandan, halktan gelen bir istek ve bu isteğin oylara dönüşerek Türk Birliği için "EVET" diyecek vekilleri meclise seçmektir;
2) Halihazırda halkı temsil eden milletvekillerinin ve devlet başkanlarının Türk Birliği’ne "EVET" diyebilmelerini ve müzakerelere başlamalarını sağlamaktır. ..

Sayın Sefer Bey,

Yukarıda yazmış olduğunuz fikirlerinizi okudum. Bildiğiniz gibi sağlık sorunlarım var, kusura bakmayın, sizi daha önce cevaplayamadım. Şimdi benim naçizane görüşüm olacak, herkes affetsin, ama Türk Birliği’nin basarı ile oluşturulması ve dünyada sayılması için öncelikli olarak kişilikli dürüst ve halkı peşinden sürükleyip gerçek birlik nedir, ne değildir görüsünü halka paylaşabilecek bir lider veya liderler grubu yetiştirilmeli veya seçilmeli. Bu amaç doğrultusunda bu kişiler hayatlarını bu işe çalışarak harcamalıdırlar diye düşünüyorum. Yani bence bu kişi veya kişilerin tek yasam amaçları ve yaptırımları bu konu üzerinde olmalı diye inanmaktayım, kısa ve öz kişilerin işleri sadece bu olmalıdır ve ülkelerini kayıtsız şartsız sevmeli ve korumalıdırlar diye inanmaktayım, geçim derdi vs falan türünde şeyleri düşünmemeli her koşulda birliğin gerçekleştirilmesi için çalışmalıdırlar diye düşünüyorum.

Bunu nasıl sağlayabiliriz, sorusunu sorduğumuz da ise eğitim sistemini bu şekilde bir hizmeti yaratacak şekilde uygulayarak işe başlamak en akillicasi olur diye söyleyebilirim ve gençlerimizi bilinçli yetiştirerek, halkımızı da Türk Birliği’nin gerekliliği ve faydaları konusunda bilgilendirerek de işin temellerini sağlama oturtmak gerekmektedir. TBMM'ye seciliçe bu işi yapacak doğru adaylar için işe doğru kişilerin vekil olarak girmeleri bence çok zor, çünkü parti yönetim kurulları gördüğüm kadarı ile bu konuyu yeterince önemsiyor görünmüyorlar ve Milletvekilliği için doğru adayları parti yönetim kurulları seçmediği ve aday göstermediği surece halkın doğru kişileri Milletvekili seçmesi söz konusu bile olamaz, çünkü anayasamız buna müsait değil diye düşünmekteyim, kısa ve öz halkımızın adayları seçme şansları yok maalesef.
Liderlik ve kişileri peşinden koşturabilmek özel bir olgudur ve liderliği bilen Atatürk gibi kuvvetli bir insan lazım biz Türk Milletimize, geleceği görebilen, ince düşünen, ileri görüşlü, okuyan, meraklı, dürüst ve vatansever bir lidere ihtiyacımız var biz Türk'lerin.
Atatürk Celal Bayar başbakan olduğunda, bakiniz Celal Bayar ile bir konuşma yapmış, çok güzel ve üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir örnek olarak görüyorum ve konuşma özetini sizlerle paylaşmak istedim.
Celal Bayar Atatürk'ün huzuruna cıkmış, Paşam demiş, beni Başbakan olarak atadınız, yetkilerim nelerdir onları bileyim isterim? Cevabınıza göre Başbakanlık yetkilerim içerisinde davranayım isterim demiş. Bu laflar üzerine Atatürk bak Celal demiş, Ordu Komutanını ben seçerim, Diş işler yetkilerinizi yani Elci vs. oturur birlikte seçeriz seninle demiş ve onun dışında ne istersen dilediğini yapabilirsin hükümetinle demiş, yani her koşulda dizgini elinden birakmamayı Atatürk işlerin düzelmesi için elinde tutmuş. Bir başka örnek paylaşayım sizlerle, Rahmetli dedem İstiklal Savaşı Gazisi idi, Atatürk İzmir için kurtarma toplantısı yaptığında, oda da bulunup toplantı konuşmalarını dinlemek şansına erişmiş Rahmetli Dedem, konuşma özeti ise şu şekilde Atatürk İzmir Kurtarma hareket planlarını anlatır odada bulunanlar, dinleyenler arasında İsmet Pasa, Fevzi Çakmak ve diğer üst düzey savaş kahramanlarımız da bulunmaktadır, odada bulunanların fikirlerini sorar Atatürk, benim fikirlerim bunlardır, önerilerinizi bekliyorum efendiler der, bir kaç dakika içerişinde odada bir konuşma ve gereksiz detaylar üzerinde tartışma seklinde bir ortam ortaya çıkar, Atatürk’ün ise gereksiz konuşma ve tartışmalarla kaybedecek bir dakikası bile yoktur ve döner efendiler kaybedecek bir dakikamız bile yoktur, ülkemiz elden gitmektedir buna göz yumamayız, kalkın gidiyoruz der ve kurtarma planını harekete geçirir.

Görüldüğü gibi iyi bir yönetiçi sonuçta doğruların anında ve çabuk uygulanmasına daima hazırlıklı olmalıdır ve bir şekilde daima kontrol mekanizmasını doğru kullanmayı bilen dürüst ve iş yapan liderlik vasıflarını taşıyan, halkı peşinden doğru sürükleyebilecek bir kapasitede olmalıdır, işte bizlerin benim inancımla bu şekilde yetişmiş bir lider veya bir liderler topluluğuna ihtiyacımız vardır ki doğru Türk Birliği'nin oluşturulması için her adimi düşünerek de atmamız lazımdır diye düşünüyorum.

İkincisi, diyelim ki seçilmiş mecliste bu işi yapmaya çalışıyoruz, olabilirliği varmi? Onu bir sormak lazımdır bence bu mecliste bu pek mümkün değil diyorum bu benim şahsi görüşüm tabi ki, sizlerinde görüşlerini beklerim.

Son olarak Türk Birliği için önce her Türk 'un birbirinin kuyusunu kazmak yerine birbirine destek olmayı öğrenmesi lazımdır bizim milletimize bunu öğreten maalesef olmadığı için halkımız maaleseftir ki, çıkarları peşinde kosan bir grup tarafından yanlış şekilde sömürülmekte ve kişilerin üç beş kuruşluk menfaat çıkarlarına yönelik olarak birbirlerini yemeleri diş güçler tarafından Türk Birliği'nin oluşması engellenmek için sağlanmaktadır maalesef.

Türk Birliği yaratmak bu iş bence ne zor ne imkânsız, yalnız doğru şekilde çalışmaya başlamak lazımdır diye inanıyorum, hem madden çok destek olacak insanlarımız hem de candan çalışacak gençlerimiz bize gereklidir, ufağından yapabilecek insanları bulursak ne ala hemen başlayalım çalışmaya derim, şimdilik benden bu kadar yorgünum, tam düzelemedim farkında iseniz epeydir yarışmayı bile takip edemedim maalesef yazarken de bazen zorlanıyorum, düzene giremediğim için, nacizane görüşlerimi sizlerle paylaştım, bu arada sizin fikirlerinizi bekliyorum.

Saygılar,
Belgin Cuhaci.
Genel Sekreter ve Kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk Turkish Ameriçan Association

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder